Ve dinin de bu şiddet içeren etik değerlerden etkilenmesi şaşırtıcı değildir. | TED | وليس من المفاجئ أن الدين أيضاً قد تأثر بهذه الأخلاقيّات العنيفة. |
Sivil dinin çağımızın köklü adaletsizliklerini düzeltmede yeterli olmadığını biliyorum. | TED | أعرف أن الدين المدني ليس كافيًا لعلاج الظلم المتجذّر في عصرنا. |
Sadece dinin okullarımızda öğretilen bir şey olmaması lazım, aynen sizin de kilisenizde bilimden bahsedilmesini istemeyeceğiniz gibi. | Open Subtitles | أعتقد فقط أن الدين لا يجب أن يدرّس بالمدارس كمثلك أنت لا تريد أن العلم يدرّس بالكنيسة |
Bulduğum şey, tüm yönleriyle, din farklı şekilde davranmak hakkındadır. | TED | ما وجدت وبشكل شامل أن الدين هو حول التصرف بشكل مغاير مختلف. |
Çünkü din sadece ahlakın kökenini oluşturmadı. Normalliğin tohumlarını yarattı. | TED | بسبب أن الدين لا يخلق فقط جذور الأخلاق، بل يخلق بذورالحالة الطبيعية أيضًا. |
Bariz gerçekse insanoğlunun yaşaması için... dinin ölmesi gerekiyor. | Open Subtitles | الحقيقة الواضحة هى أن الدين يجب أن يموت لكى يحى البشر |
dinin, zayıfları sömürmeye yönelik olduğuna ikna edildiğime göre böyle hassas bir dönemdeyken, risk alamazdım. | Open Subtitles | في حين لم أقتنع أن الدين يركز على أستغلال الضعفاء في حالتي الضعيفة لا يمكنني المجازفة |
Dinde yanlış olan daha pek çok şey var fakat ben en çok gerçekle, gerçeğin güzelliğiyle gerçeğin şiirselliği olan bilimle ve dinin bilimsel bir açıklama gibi görülmesiyle ilgileniyorum. | Open Subtitles | جمال الحقيقة شعر الواقع الا و هو العِلم و حقيقة أن الدين كتفسير علمي |
Bunun ileri sürdüğüyse, kadınların dinin toplumdaki yeri hakkındaki görüşlerinin dinin kadınlar için adeta kötü olduğu gibi bir tekil görüştense kendi ülkelerinin kültür ve bağlamlarıyla şekillendiğidir. | TED | الآن ما يوحي به ذلك هو كيفية رؤية النساء لدور الدين في المجتمع يتشكل أكثر عبر ثقافة بلدهم نفسه وسياقه من رؤية مُوَحَّدة مفادها أن الدين ضار ببساطة للنساء. |
Bugün, sizi çok basit bir iddiaya ikna etmek istiyorum. O da, bu münakaşaların bir anlamda mantıksız olduğu, çünkü ortada bu iddialarda bulunabileceğiniz bir dinin var olmadığı iddiasıdır. | TED | ما أريد اقناعكم به اليوم هو ادعاء بسيط جدا وهو أن هذه المناظرات هي الى حد ما منافية للعقل، اذ أن الدين لا وجود له لتقديم هذه الادعاءات. |
Tabii ki dinin, bu hızla değişen manzarada bir prensipler savaşı meydanı olduğunun aşikar olduğunu biliyordum ve dinin, sorunun önemli bir kısmı olduğu da zaten aşikardı. | TED | طبعاً، كنت أعلم أنه من الواضح أن الأديان ستكون ساحة المعركة الرئيسية في هذا المشهد المُتغيير بوتيرة سريعة، وكان من الواضح أيضاً أن الدين كان جزءاً كبيراً من المشكلة. |
Mesela, Yeni Ateistler dinin parazit gen taklitlerinden ortaya çıktığını iddia ediyor, bu parazitler zihnimize giriyor ve her türlü çılgın dini şeyi yapmamızı sağlıyor. Kendimizi yok eden şeyler, mesela intihar bombacılığı. | TED | فالملحدون الجُدد ، على سبيل المثال ، يجادلون على أن الدين عبارةٌ عن مجموعة من التقاليد تقاليد طفيليةٍ نوعاً ما ، تتغلغل في عقولنا وتجعلنا نفعل كل تلك الأُمور الدينية المجنونة ، أُمور تجعلنا ندمر أنفسنا ، مثل التفجيرات الانتحارية. |
dinin bizim değerli din adamlarımızın alanı olduğuna inanıyorum | Open Subtitles | أظن أن الدين هو عالم القسس |
dinin bizim değerli din adamlarımızın alanı olduğuna inanıyorum | Open Subtitles | أظن أن الدين هو عالم القسس |
Peder, ben açıkçası dinin... | Open Subtitles | أبتاه , ببساطة أؤمن أن الدين |
Çünkü kilisede senin gibi uyuklayan bir adamım olursa insanlar, dinin eğlenceli yanını keşfedebilirler. | Open Subtitles | لإنه إذا أمكنني أن أجعل الشخص الذي ينام بالكنيسة (يقصد هومر) أن يصبح مساعدي, ستعلم هذه البلدة أن الدين يمكن أن يكون امراً ممتعاً |
Bence din bir insanın hayatındaki en önemli şeydir. | Open Subtitles | أظن أن الدين هو عامل أساسي في حياة الشخص |
Kesinkez ve yürekten inanıyorum ki, din insanlığın gelişimine... zarar veriyor. | Open Subtitles | أنا بالتأكيد وبأمانة أعتقد أن الدين مُعرقل لتقدُّم الإنسانية |
Bu benim hep söylediğim birşeye çok yakın, bu da din nerolojik bir bozukluktur. | Open Subtitles | هذه التسمية تقترب كثيرا من شىء إعتدت أن أقوله أن الدين هو نوع من الخلل العصبى |