Standart, öğrencilerin görsel ögelerin metnin anlamına, üslubuna ve güzelliğine nasıl katkıda bulunduğunu analiz edebilmeyi belirler. | TED | ينص المعيار على أن الطلاب عليهم أن يكونوا قادرين على تحليل كيف تساهم العناصر البصرية في معنى وأسلوب وجمالية النص. |
Mesela bir üniversitenin öğrenci kabul yöneticisisiniz ve teoriniz sadece zengin ailelerden gelen ve notları iyi olan öğrencilerin başarılı olduğu yönünde. | TED | لنفترض أنك مدير القبول في جامعة ما ونظريتك هي أن الطلاب ذوو الدرجات العالية من العوائل الغنية هم من يبلون حسناً |
Birçok üniversite araştırmasına göre başarılı öğrencilerin bipolar bozukluğa yatkınlığı daha fazla. | TED | أظهرت دراسات جامعيّة متعددة أن الطلاب الأذكياء هم أكثر من يتعرّض لاضطرابات الاكتئاب. |
Yaşı küçük öğrencileri bir kupayla kendi tarafınıza çekebileceğinizi yaşı büyük öğrencilerin ise paraya ihtiyacı olduğunu buldular. | TED | ووجدوا أن الطلاب الأصغر سنًا يمكن تحفيزهم بجائزة ولكن مع الطلاب الأكبر سنًا، فأنتم بحاجة للمال حقًا. |
öğrenciler de bana, benim onlara öğrettiğim kadar şey öğretiyor. | Open Subtitles | حسنـاً, أعتقد أن الطلاب يعلمونني على الأقل قدر ما أعلمهم. |
Daha fazla detaya ihtiyacımız var. öğrencilerin, bunu kullanabilecekleri zaman oldukça heyecanlandıklarını gördük. | TED | يجب أن نكون أكثر تفصيلاً نجد أن الطلاب متحمسين عندما يستخدمون هذا |
Onları öğrencilerin getirdiğini düşünüyoruz. | Open Subtitles | إننا نعتقد أن الطلاب هم من يحضرونها للداخل |
Ödeme yapmayan öğrencilerin de... öğrenmeleri gerekiyor ki biz burada tembelleri sevmeyiz. | Open Subtitles | بما أن الطلاب لا يدفعون، عليكم أن تعوا أننا لا نريد أشخاصاً كسالى هنا |
Aynı, öğrencilerin bizi Leo'ya götüreceğini bildiğim gibi. | Open Subtitles | تماماً مثل ما أعلم أن الطلاب ستقودنا إلى ليو |
Oradaki öğrencilerin özgür ve mutlu olduklarını hissediyorum. | Open Subtitles | . شعرت أن الطلاب هناك يشعرون بالحرية والسعادة |
Kalan bütün öğrencilerin işe yaramaz olduğunu söyleyebilirsin. | Open Subtitles | يمكنك أن تقول أن الطلاب الحاليين لسوا جيدين جداً |
öğrencilerin iyice alışmasını istiyorsunuz. | Open Subtitles | على أمل أن الطلاب سيعتادون عليها بما فيه الكفاية |
öğrencilerin bu tarz davetlere katılmaya izinli olduğunu bilmiyordum. | Open Subtitles | لا أظن أن الطلاب يجب أن يحضروا مثل هذه المناسبات |
- öğrencilerin yer tutmasının yasak olduğunu sanıyordum. | Open Subtitles | ظننت أن الطلاب لا يُسمح لهم بحجز المقاعد. |
Herkes bu okuldaki öğrencilerin kaybolduğunu biliyor. | Open Subtitles | الجميع يعلم أن الطلاب في تلك المدرسة يختفون |
Sonra da bunun nedenini bulmaya çalışmış. Kendi başına vardığı sonuçsa araba tamir etmek gibi sorunları çözemez hâle gelen öğrencilerin ellerini kullanarak çalışmamış olduklarıymış. | TED | حاول معرفة السبب, و توصل بنفسه إلى نتيجة, أن الطلاب الذين لم يستطيعوا حل مشاكل مثل إصلاح السيارات, لم يكونوا يعملوا بأيديهم. |
Andrew ve öğrencileri bazı ödevleri gözden geçirerek bu yanlış anlaşılmanın neden kaynaklandığını buldu. Ardından bu yanlış cevaba göre bir uyarı mesajı hazırlayarak Aynı yanlışı yapan öğrencilerin bu yanlışlarını daha verimli bir şekilde düzeltebilecekleri kişisel bir geri bildirim almalarını sağladılar. | TED | لذا قام أندروا وطلابه، ونظروا إلى بعض تلك الواجبات، وفهموا السبب لهذا المفهوم الخاطئ، ثم قدموا رسالة عن الخطأ موجهة يتم تقديمها لكل طالب كانت إجابته ضمن الإجابات الخاطئة، الذي يعني أن الطلاب الذين أخطؤوا الإجابة سيصلهم الآن تقييم مخصص يخبرهم بكيفية حل المفهوم الخاطئ بصورة أكثر فاعلية. |
Karşılaştığımız sorun, Amerika'nın hala kurtulamadığı sorunun aynısıydı -- bilim ve mühendislik öğrencileri içerisinde siyahi öğrenciler başarılı olamıyordu. | TED | المشكلة التي واجهناها كانت نفس المشكلة التي مازال يواجهها الأمريكان-- وهو أن الطلاب في العلوم والهندسة، الطلاب السود لا ينجحون. |
Tabii ki eğitimciler olarak hepimiz biliyoruz ki öğrenciler sadece pasif bir şekilde video izleyerek öğrenmez. | TED | بالطبع، جميعنا كمربّين نعلم أن الطلاب لا يتعلمون بالجلوس و مشاهدة الفيديوهات سلبيا. |
Bunun yanında biliyoruz ki sadece aptal öğrenciler profesörlere aşık olur. | Open Subtitles | الى جانب ذلك, نحن نعلم أن الطلاب الحمقي هم فقط الذين يقعون في الحب مع أساتذتهم. |