Hindistan'da da durumun daha iyi olmadığını gördüm. | TED | وفي الهند، وجدت أن الوضع لم يكن أفضل بكثير. |
durumun o kadar kötü olmadığını düşünen dedem, kalmaya karar verdi. | TED | قرر جدي البقاء، معتقداً أن الوضع ليس بهذا السوء. |
Bölgemizdeki durumun, bir hükûmetler arası ajansın kurulması için yeterince vahim olduğuna inanıyorum. | TED | أعتقد أن الوضع في منطقتنا خطير بما فيه الكفاية. للسماح بانشاء وكالة حكومية دولية جديدة. |
Sahip olduğumuz mevcut durum ve sistemin tasarlayabileceğimiz en pahalı ve en etkisiz sistem olduğu gerçeğini sizinle paylaşmak istiyorum. | TED | سوف أعترف لكم أن الوضع الحالي والنظام القائم لدينا حالياً هو أغلى نظام من الممكن الحصول عليه ومع ذلك الآقل فاعلية. |
Ancak 1918'de durum hiç de böyle değildi. | TED | و لكن إتضح أن الوضع في 1918 لم يكن كذلك على الإطلاق. |
Özellikle özgürlükçü demokrasiye bakıp işlerin kötü olduğunu düşünüyorsanız 1938'de veya 1968'de ne kadar daha kötü olduğunu hatırlayın. | TED | وخاصة إذا نظرت إلى الديموقراطية الليبرالية وكنت تظن أن الوضع سيء الآن، فتذكر كيف كانت الأمور أسوأ في عام 1938 أو 1968. |
Lütfen bana durumun dünden daha iyi olduğunu söyle. | Open Subtitles | أخبريني أن الوضع أفضل مما كان عليه البارحة. |
Felâket tellâlı olmak istemem ama önümüzdeki birkaç hafta içinde durumun kötüleşeceğini düşünüyorum. | Open Subtitles | لكن أعتقد أن الوضع سيكون متوتراً خلال الأسابيع القادمة |
Ümitsiz sözlerinizden anlaşılan, durumun ciddi olduğudur. | Open Subtitles | من كلماتكم الغاضبة، يبدو أن الوضع في غاية الجدية. |
durumun kontrol altına alındığını söyledim. Çözüldüğünü söylemedim. | Open Subtitles | لقد قلت أن الوضع يتم إحتوائه لم أقل أن الوضع تم حله |
ABD askeri önderleri durumun umutsuz olduğunu anladı. | Open Subtitles | القادة العسكريون الأمريكيون كانوا يدركون أن الوضع ميؤوس منه |
Sanırım durumun şu anda kontrol altında olduğuna sen de hemfikirsin. | Open Subtitles | أعتقد أنك سوف نتفق على أن الوضع تحت السيطرة في الوقت الحالي. |
Ama emin olduğum bir şey var ki o da durumun çok ciddi olduğu. | Open Subtitles | ولكن أمر واحد متأكد منه: أن الوضع خطير للغاية |
Bu durumun kontrolüm altında olduğunu söyledim, Bu yüzden içeri gittim. | Open Subtitles | لكنني قلت أن الوضع تحت السيطرة ، لذا دخلت |
Daha sonra Exxon üniformalı adam dışarı çıktı, ve anladık ki durum normal. | TED | والرجل في زي اكسون خرج وعندها أدركنا أن الوضع جيد |
Tamamdır, sağolun beyler. Yasal durum açık. | Open Subtitles | حسنا أيها السادة,شكراً جزيلاً لكم أعتقد أن الوضع القانونى الآن بدا واضحاً |
Bir ihtimalle 15 gün içinde serbest bırakılacaksın. Bu durum hoşuna gidiyordur? | Open Subtitles | ستعيش حياة مترفة هناك وأعتقد أن الوضع سيروقك؟ |
İşlerin bu kadar karışacağını düşünmedim, tamam mı? | Open Subtitles | لم أتصوّر أن الوضع سيتعقّد هكذا ، حسنا ؟ |
Yani sadece sağlam dediğini işittiniz ama bu sırada işlerin yolunda olmadığını ima eden gizli bir mesaj da gönderiyor olabilirdi. | Open Subtitles | ما تقولينه إذن هو أنكِ سمعتيها تقول أن الوضع وأمر التصنت بأمان لكن ، هذا كل ما تعرفينه |
Freddie'ye güvende olduğunu söyle. | Open Subtitles | على ذمّتي قولي لفريدي أن الوضع آمن |
Onlara durumun hassas olduğunu söyle. | Open Subtitles | حسناًً، أخبرهم أن الوضع حرج |