Devlet bunu gizli tutmaya çalışıyor ama bazı savaş başlıkları hala kullanılabilir vaziyette. | Open Subtitles | الحكومة تحاول أن تبقيه مخبئ ولكن بعض الرؤوس لا تزال طليقة. |
Bir daha ararsa onu en az 60 saniye hatta tutmaya çalışın ki yerini bulalım. | Open Subtitles | إذا اتصل ثانية حاولي أن تبقيه على الخط لستين ثانية لنلاحقه |
Dr. Reid ondan ayrılmaya dayanamayacağı için hayatta kalmasını istiyor. | Open Subtitles | الدكتورة ريد تريد أن تبقيه حيّاً لأنها لا تستطيع تحمُّل تركه |
Sen de böyle düşünüyorsan kalmasını istiyorum. | Open Subtitles | لذا لو لمْ يكن لديكَ مانع، فإني أود أن تبقيه. |
Tabii, ama onu Philadelphia'da tutmak istiyorsanız daha büyük bir yer bulacaksınız. | Open Subtitles | إذا أردت أن تبقيه في فيلادلفيا فأبحث له عن مكان أكبر |
Sence onu Perşembe gecesi geç saate kadar oyalayabilir misin? | Open Subtitles | هل تعتقدين أنه بمقدورك أن تبقيه بالخارج لوقت متأخرا لليلة الخميس؟ |
Lori, bir şeye yarım etmeni istiyorum. Ama bunu sır olarak saklamalısın. | Open Subtitles | (لوري)، أريدك أن تساعديني بأمر معين، لكن عليك أن تبقيه سريا |
Onu beladan uzak tutmaya çalış. Belki senden bir iki şey öğrenir. | Open Subtitles | حاول أن تبقيه بعيداً عن المشاكل لربما يتعلم شيئاً أيضاً |
Destek ekiplerimiz oraya gidene kadar, Paul'u orada tutmaya çalışacak. | Open Subtitles | ! ستحاول أن تبقيه هناك حتى تصل الفرق الأمنية |
- Onu çamurdan uzak tutmaya çalış. - Çalışırım, baba. | Open Subtitles | . حاولى أن تبقيه بعيداًَ عن الطين - . سأفعل , أبى - |
Ona içeride kalmasını söylemiştim. | Open Subtitles | أخبرتها أن تبقيه بالداخل |
Şimdi, geçen defa seninle konuştu Eric, yani onunla konuş ve mümkün olduğunca hatta kalmasını sağla, tamam mı? | Open Subtitles | الآن، تحدث معك المرّة الفائتة يا (إريك)، لذا أنت من سيتحدث معه، يجب أن تبقيه على الخط بأطول فترة، حسناً؟ |
- Çünkü arkadaşın Reiden Global adında bir şirket için çalışıyordu ve biz Reiden'ın sır olarak kalmasını tercih ettiği bazı şeyleri ortaya çıkardık. | Open Subtitles | -لأن صديقك كان يعمل لصالح مؤسسة تسمى (ريدين غلوبال) وقد اكتشفنا شيء تُفضل أن تبقيه (ريدين) سِراً |
Onu fırtınalardan uzak tutmak amacıyla kadını, benzin deposuna şeker atmakla suçlamış. | Open Subtitles | لقد إتهمها بوضع السكر في خزان وقودهِ لأجل أن تبقيه بعيداً عن العواصف |
Bu onu tek parça tutmak anlamına gelir. Hem mental olarak hem fiziksel olarak. | Open Subtitles | هذا يعني أن تبقيه سالِماً، عقليَّـاً وبدنيَّـاً. |
Carol, onu bir süre orada oyalayabilir misin? | Open Subtitles | كارول)، هل يكن أن تبقيه هناك فترة؟ ) |
A ma onu bir sır olarak saklamalısın. | Open Subtitles | ولكن يجب عليكِ أن تبقيه سرآ |