"أن يرحل" - Translation from Arabic to Turkish

• gitmeden
• gitmesini
• gitmesi
• gitmeli
• gitmesine

Yine de bu, gitmeden önce birini öldürmesini mazur göstermez.
هذا لا يعذر له أنه قتل روحاً قبل أن يرحل

gitmeden önce ona açıklamış olmama rağmen. Kaçacak bir yerim yok kardeşim.
رغم أنّه لا مكان أفرّ إليه كما شرحتُ له قبل أن يرحل

Sirk gitmeden mutlaka gitmelisiniz çocuklar.
انتم لابد ان تذهبوا لتروا السيرك قبل أن يرحل

Diyelim ki seninle yaşayan birisi var ve gitmesini istiyorsun.
افرض أنّكَ تملكُ ضيفاً يقيمُ عندك، وأنت تريدُ أن يرحل.

Bu onun gitmesini istemem gibi bir şey değil. O asla bir "Noah" gibi görünmedi.
أنا لا اُريدهُ أن يرحل إن شكلهُ لا يوحي أن إسمهُ نوا

Bilirsin, senden asla yardım istemem ama gitmesi gerek.
أنت تعلم انني لن اطلب منك يوما المساعدة و لكن هو يجب أن يرحل

İngiliz yönetimi gitmeli!
لابد أن يرحل الانجليز لابد أن يرحل الانجليز

Herşeyi çözecek ve çözdüğünde sadece, seni gitmeden öldürüp öldürmeyeceği merak konusu olacak.
, سيفعل هذا بالضبط . . و عندما يفعل ذلك سيكون هناك سؤال واحد إن كان سيقتلكِ قبل أن يرحل

Ama nereye gittiğini bilmek istiyorsan, gitmeden önce buraya gelsen iyi olur.
إن كنت تريد أن تعرف أين سيذهب فمن الأفضل أن تأتي إلى هنا قبل أن يرحل من جديد

Ve evden gitmeden önce, laptop'ımı ve bütün çizimlerimi çaldı.
وقبل أن يرحل من المنزل سرق حاسبي المحمول وكل رسوماتي الأصلية

Öyleyse gitmeden önce bu gece onu yakalamalıyız.
فيجب أن نصلَ إليه الليلةَ إذاً قبل أن يرحل

Evet, adamın kamışı gitmeden önce gemi direği gibiydi.
اة، نعم .. قضيب الرجل ..كان مثل السفينة ..قبل أن يرحل

- gitmeden önce tıpkı o da senin gibi davranıyordu.
- أجل - كان يتصرف تماماً مثلك قبل أن يرحل

Kızdığım için birine ekstra iyi davranıyorsam bu sadece gitmesini istediğim için olurdu.
أظنّ السبب الوحيد لأكون بالغة اللطف هو أنّني غاضبة وأريده أن يرحل وحسب كي لا أضطر للتعامل معه بعد ذلك

- İzinleri yok baba. Siktir et şunları. - Whipple, onun buradan gitmesini söyler misin?
ليس لديهم مذكرة أيمكن أن تطلب من هذا الشخص أن يرحل من هنا؟

Ama onun gitmesini istediğimden emin değilim. Çünkü beni dehşete düşürüyorsun.
ولكنِ لست واثقة من أنني أريده أن يرحل لانكَ تخيفني.

Çünkü iki gündür burada ve Minnie onun buradan gitmesini istiyor.
لأنه ينتظر هنا منذ يومين و ميني تريده أن يرحل

Onun tamamıyla ve dönülemez biçimde bu dünyadan gitmesini istiyoruz.
أننا نريده تمامًا وبشكل لا رجعة منه أن يرحل من هذا العالم.

Gerçek şu ki... bazı kötü şeyler yaptı ve gitmesi gerekti.
الحقيقة أنه فعل أشياءاً سيئة، وكان لابدّ أن يرحل بعيداً

Arkadaşınız, gitmesi gerektiğini söylememi istedi.
صديقك طلب مني إخبارك أن كان عليه أن يرحل. ماذا؟

Beni görmekten kaçınıyorsa kendisi gitmeli.
ان كان لايريد رؤيتى فعليه هو أن يرحل

Yılan dilin kalbimi katılaştırdığı için o kavmin gitmesine izin vermedim.
ما كنت لأسمح فى أن يرحل قومه لكن بسبب لسانك الخادع كالأفعى أصبح قلبى غليظا