İptal şifresi, belki gerekir, "salamura et." | Open Subtitles | رمز إحباط العملية , في حالة إضطررنا لإحباطها هو : لحم مُعلب |
Ama plan işgal arifesinde iptal edildi ve bunların arkasındaki organizasyon silahları sakladı. | Open Subtitles | تم إحباط المؤامرة عشية الغزو، واخفوا الأسلحة. |
Alpha'dan Hovland'a. Operasyon iptal. Yanlış alarm. | Open Subtitles | من ألفا إلى هوفلند،تم إحباط العملية إنذار كاذب |
Şimdi, eğer Japonya'da bir iş yapmaya çalışıyor olsaydım bu sonsuz bir hayal kırıklığı olurdu. | TED | إن حاولت أن تبدأ عملك الخاص في اليابان، سوف يؤدي بك هذا الأمر إلى إحباط لا ينتهي. |
O olmadan beden hayal kırıklığı yaşar. | Open Subtitles | بدون ذلك سيحدث إحباط في الجسم لا تستطيعين التركيز على عملك |
Bu memurun geçmişinde depresyon ya da akıl hastalığı var mı? | Open Subtitles | هل لهذا الضابط تاريخ إحباط وأمراض نفسية؟ |
Dünya'ya yapılan bir Goa'uld saldırısı engellendi. | Open Subtitles | بالفعل تم إحباط هجوم للجواؤلد على الأرضِ. |
Ya da finalleri için endişeli olan gece 2'de uyuyamayan kız. Onu sevenlerini hayal kırıklığına uğratmak istemiyor. | TED | أو الفتاة التي لا تستطيع النوم للثانية صباحاً لأنها قلقة من الاختبارات النهائية ولا تريد إحباط من يحبونها. |
Tekrar ediyorum manevrayı iptal edin. | Open Subtitles | إحباط المناورة. كرر، إفشال مناورة. |
Telefonunda iptal kodları var. | Open Subtitles | انه حصل على رموز إحباط على هاتفه. |
Tüm zip dosyasını bozmak için veri transfer penceresinde "İptal"i tıkla. | Open Subtitles | لإحداث تلف بالملف المضغوط بشكل كُلي اضغطي على " إحباط " على نافذة نقل البيانات |
Roman'ı kurtarmak için iptal ettim. | Open Subtitles | أنا إحباط تحميل لإنقاذ حياة الرومانية. |
Evet ama yalnızca diğerleri iptal edildikten çok sonra bile yaklaşık 30 kadarı ilerlemeye devam etti. | Open Subtitles | نعم، باستثناء ... ما يقرب من 30 منهم واصلت التحرك بعد فترة طويلة من إحباط كل الصواريخ الآخرى |
Plan iptal. | Open Subtitles | إحباط الخطة. إحباط الخطة. |
Yörüngeye girişi iptal et. | Open Subtitles | إحباط القبض على المدار. |
Kastetmiyordum, hayal kırıklığı için kusura bakma. | Open Subtitles | أوه, لم أكن أعنيكِ آسف على إحباط معنوياتك |
Bu başarısızlık onun için büyük bir hayal kırıklığı oldu çünkü hayatı boyunca böyle bir şeyin hayalini kuruyordu ilk kamatorunu astığını gördüğümden beri kırbaçla öldürülen ilk esirini yüzlerce adam tarafından tecavüz edilen ilk bakiresini. | Open Subtitles | ذلك الفضل كان إحباط كبير له، أعرف، لأنه كان يحلم بشيء كهذا طوال حياته، منذ أن رأى فتى المقصورة خصاته يُشنق |
Benim tam bir hayal kırıklığı olduğumu düşündüğünü biliyorum. | Open Subtitles | حَسناً، أَنا آسفُ. أَعْرفُ بأنّك تَعتقدُ أَنا a إحباط ومادة. |
Gizemli düzensizlikler başladığından beri... hemen her zaman derin depresyon halindeydi. | Open Subtitles | كان يعانى من حالة إحباط شديد ودائم ...ومنذ ذلك الحين، بدأت الإضطرابات |
Bu verilerin birbiriyle bağlantısı yok. Bazı sebeplerden dolayı erişim engellendi. | Open Subtitles | لا أستطيع ربط هذه البيانات لسببٍ ما يتم إحباط عملية الوصول عندي |
hayal kırıklığına uğramadan başarıya ulaşamazsın. | Open Subtitles | نعم،حسناً، من دون إحباط أنت لاتستطيع تقدير النصر |
Eğer buna izin vermezsen hayal kırıklıklarıyla yaşamak zorunda kalırsın. | Open Subtitles | لأنه إذا لم تفعلي حَسناً، سيكون لديك إحباط سَتَعِيشين معه إلى الأبد |
Evet, Mary. Hem Kanada hem de Fyodor Kent için büyük bir hüsran oldu. | Open Subtitles | أجل يا "ماري" إنه إحباط "عظيم "لكندا" و "لفيودور كنت |