O diyor ki, vizyonundaki kolye Kanaan kaybolmadan önce ona verdiği kolyeymiş. | Open Subtitles | لقد قالت أن القلادة التي رأتها نفس القلادة التي أهدتها له قبل إختفائه. |
O kaybolmadan önce yapacak bir işimiz vardı... | Open Subtitles | يجب علينا القيام بهذه المهمة قبل إختفائه |
Bu görevi bana veren ajan kayıp. FBI da senin sorumlu olduğunu düşünüyor. | Open Subtitles | العميل الذى كلّفنى بهذه المُهمة مفقود والمباحث الفيدرالية تظن أنك مسئول عن إختفائه |
Ortadan kaybolduğu dava dosyasını inceledim. | Open Subtitles | و كان لي نظرة على ملف إختفائه ؛ |
Oraya o Kaybolduktan hemen sonra gelmen zamanında gelememen kötü oldu. | Open Subtitles | و إنه من العار عليكم أنكم حضرتم متأخرين.. بمجرد إختفائه |
5 ton ağırlında olması kayboluşunu daha gizemli yapıyor. | Open Subtitles | "يزن أكثر من 5 أطنان، ويجعل إختفائه لغزًا حقيقيًّا" |
Adam Kemper kaybolmadan bir hafta önce, ailesi evlerini dumanla dezenfekte ettirmiş. | Open Subtitles | عائلة آدم كيمبر قد دخنوا منزلهم فقط قبل إسبوع من إختفائه |
İfadenizde Ajan Mulder'ın kaybolmadan önce FBI tarafından tehdit edildiğini düşündüğünüzü söylemişsiniz. | Open Subtitles | في بيانك، قلت قبل إختفائه... ... الوكيلمولدرشعر مهدّد بمكتب التحقيقات الفدرالي. |
Nicholas'ı kaybolmadan önce tanıyan insanlarla karşılaştık. | Open Subtitles | قابلنا بعض الناس الذي عرفوا "نيكولاس" قبل إختفائه |
kaybolmadan önce fahişeleri öldürüyordu ama geri geldikten sonra rastgele kadınları öldürdü. | Open Subtitles | ما لم نستطع فهمه عن (نوكس) هو أنه انتقل من قتل فتيات الليل قبل إختفائه |
Ronnie kaybolmadan önce en son sizinle görüşmüş. | Open Subtitles | (سمول ميمبر) سبب إرسالك للحبس الإنفرادي. أترى، أنت المُدان الأخير الذي كان لديه تفاعل كبير مع (روني) قبل إختفائه. |
Maktulün evli olduğunu biliyoruz. Umarım eşi kayıp bildirimi yapmıştır. | Open Subtitles | إذاً نعرف أنّ الضحية كان متزوجاً، لنأمل أنّ زوجته أبلغت عن إختفائه. |
- Tam uydu. Öleli bir günden az olmuş. kayıp bildirimi yapılmamıştır. | Open Subtitles | قُتل قبل أقل من يوم، لذا فعلى الأرجح أنّه لم يتم الإبلاغ عن إختفائه بعد. |
72 saat geçmeden, bir kişi kayıp sayılmaz. | Open Subtitles | برغم حقيقة أن الشخص لا يُعد مفقوداً حتى يمر 72 ساعة على إختفائه |
Cuma gecesi Russo ile beraber olduğunu biliyor muydun? kaybolduğu gece? | Open Subtitles | هل كنتَ على دراية بأنها كانت برفقة (روسو) ليلة الجمعة الليلة التي صادفت إختفائه ؟ |
İçinde kaybolduğu zamanki Nicholas'ın fotoğrafı vardı. | Open Subtitles | كان صورة لـ"نيكولاس" في وقت إختفائه |
Stagg'ın kaybolduğu gece Stagg Endüstrilerinden çıkan son kişi Harrison Wells'miş. | Open Subtitles | أخر شخص ترك مصنعه ليلة إختفائه كان (هاريسون ويلز) |
Gerçeği söylemek gerekirse, Kaybolduktan sonra onu dinleyecek bir kalbim yok artık. | Open Subtitles | لأكن صادقةً معكم، لم أقوى يومًا على سماعها بعد إختفائه |
Polise Sam ortadan Kaybolduktan sonra olduğunu söylemişsin. | Open Subtitles | لقد أخبرتي الشرطة أنك عرفتي مباشرة بعد إختفائه |
Pekala. Bu kayboluşunu açıklıyor. | Open Subtitles | حسنا,هذا الذي يوضّح إختفائه |
Kayboluşu, olayı federal bir vaka yapar. | Open Subtitles | تجعل حالة إختفائه الإتحادية. |
Çünkü Tommy'yi öldürüp kıçını kurtarmak için kaybolduğunu rapor ettin. | Open Subtitles | لأنّك قتلته ثم أبلغت عن إختفائه لتحمي نفسك |
Kaybolduğunda, Swallow Sokağı'nda, Beverly ile bir evde yaşıyordu ve ayrıca kardeşi Jason da orada yaşıyordu. | Open Subtitles | في وقت إختفائه "كان يعيش مع "بيفيرلي" في منزلها بشارع "سالو وأخيها "جيسون" كان يعيش هناك |
Kaybolduğundan beri bunları bulmaya çalışıyorum. | Open Subtitles | كنتُ أحاول التفكير بهذا منذ إختفائه |