Hiç giyotin Yarası gördünüz mü? | Open Subtitles | هل فعلت هذا لاسقاطه و إصابته في نفس الوقت؟ |
Çok kötü yaralanmış. | Open Subtitles | إصابته خطيرة، لست متأكدة إن كانت حالته تسمح له بالكلام |
-Üç ölü bir ağır yaralı polis. | Open Subtitles | ثلاث رجال شرطة قتلى, واحد إصابته خطيرة. أعرف. |
Tüm ekiplerin dikkatine, Uluslararası Suçlarla Mücadele binasında ateş edildi. Çin Büyükelçisi vuruldu. | Open Subtitles | إلى جميع الوحدات التوجه إلى مبنى الجنايات العالمي السفير الصيني قد تم إصابته |
Yaraları ciddi olanları yüksek mihrabın oraya götürün! | Open Subtitles | ليكن من كانت إصابته أشدّ أقرب إلى المذبح الرئيس |
Dinleyin, galiba başından yaralandı. | Open Subtitles | انصت، أعتقد.. ، أنه تمت إصابته في رأسه أو شيء كهذا |
İlki, mıknatısı özel kılan yumuşak özelliği kayan kişiçarpsa dahi, zarar vermez. | TED | الأول، الخصائص الناعمة للمغناطيس والتي تجعله التي تجعله كذلك إن حصل و ضربت الراكب في رأسه، لن تتسبب في إصابته. |
Şarapnel etkisi yapan enkazdan dolayı sıkışan çocuklardan birinin kritik Durumu sürüyor. | Open Subtitles | وأدخل شاب واحد إلى العناية المركز بعد إصابته بالشظايا والحطام |
Yarası araba değiştiremeyecek kadar ağır olabilir. | Open Subtitles | ربما كانت إصابته بليغة بحيث لا يستطيع التوقف وتبديل السيارة. |
Onun Yarası acil. Kocanızın ayağına da en kısa zamanda bakılacak. | Open Subtitles | إصابته حرجة، وقدم زوجك ستُفحَص في القريب العاجل. |
Yarası da hayati bir tehlike içermiyor. | Open Subtitles | و إصابته ليست خطيرة على الإطلاق |
Çok kötü yaralanmış Binbaşı. | Open Subtitles | لقد تهشم إصابته جداً سيئة أيّها الرائد |
Fena yaralanmış. Yaşayacağını sanmıyorum. | Open Subtitles | إصابته بالغة، لا أعتقد أنه سينجو |
yaralı var. Sağlık görevlisi lazım. Göğüsten silahla yaralanma. | Open Subtitles | أصيب رجل، نحتاج لمسعفين في الحال تمّ إصابته بعيار ناري في الصدر |
Bunu anladığına göre, feci derecede yaralı olmasına rağmen parmaklıkları kaldırttığından her halükarda iyileşecek. | Open Subtitles | إذاً, فأنت تفهم أنه رغم إصابته الخطيره سيُشفى لاحقاً, بعد إعادة إعمار جسده |
Tüm ekiplerin dikkatine, Uluslararası Suçlarla Mücadele binasında ateş edildi. | Open Subtitles | إلى جميع الوحدات التوجه إلى مبنى الجنايات العالمي السفير الصيني قد تم إصابته |
Belirleyebildiğim tek şey, beyaz 20-25 yaşlarında bir erkek ve ölüm nedeni şiddetli patlama Yaraları. | Open Subtitles | إن الشيء الوحيد الذي استطعت تحديده هو إنه ذكر أبيض، بين عمر الـ20 و25، وسبب وفاته إصابته بالانفجار |
yaralandı, ama durumunun ne kadar ağır olduğunu henüz bilmiyoruz. | Open Subtitles | لقد اُصيب لكن لا نعرف مدى إصابته بعد |
Ve Zajac'in seçim politikası biraz bile zarar görse, sonuç olarak oylarını artıran biz oluruz. | Open Subtitles | نتج عنه إصابته بفقر الدم فسوف نصل إلى قمتنا هناك سوف نكسب هذه الحملة أليس كذلك ؟ |
Oğlunuzun nefes alışı normal, kan basıncı iyi hafif bir sarsıntı dışında Durumu iyi. | Open Subtitles | حسناً ، تنفّس إبنك طبيعي و ضغط دمه جيّد و فيما عدا إصابته بإرتجاج خفيف صحته جيّدة |
- Onu vurma! vurmak istersem, vururum. Iskalamak istersem, ıskalarım. | Open Subtitles | عندما أريد إصابته سأصيبه و عندما إريد ألا أصيبه فلن أصيبه |
Dominic bana, vurulmadan önce babanla kavga ettiğini söyledi. | Open Subtitles | أخبرني دومينيك بأن تشاجرت مع أبيك قبل إصابته |
Evet, bu iyi ama yaralarının derinliklerini onu ameliyata almadan bilemeyiz. | Open Subtitles | أجل ، هذا جيد لكنا لا نعلم كيف هي إصابته قبلأننجريعليهجراحة. |
Birleşik Devletler'de her 67 saniyede bir kişiye Alzheimer teşhisi konuluyor. | TED | كل 67 ثانية، شخص في أمريكا تشخص إصابته بالزهايمر. |
Sakin ol babalık. Adamımızın Yarasının ne kadar ağır olduğunu anlamaya çalışıyorum sadece. | Open Subtitles | هون عليك ، يا جدي ، إنني أحاول وحسب تقدير مقدار إصابته |