Hiç de büyük değil, bayım. Tek park alanına sığdırabilirsin. Apartmanların aşağısına park etmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | إنها ليست كبيرة سيدي , يمكنك أن تضعها في موقف واحد , إضررت لأن أضع سيارتي بأسفل الشارع |
Diyabeti var, ve bir araba çöp tenekesini devirdi, anlayacağın onun için kaldırmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | إنه مصاب بالسكري، وغطاء صندوق قمامته وقع لذلك إضررت لإعادته له |
Onlara tam olarak üç dersi bırakmak zorunda olduğumu henüz söylemedim... | Open Subtitles | حسنا، إنظر لم أخبرهم تحديدا أني إضررت للإنسحاب من 3 مواد بعد، لذا.. |
Her şeyden emin olmak için onun yanında olmak zorundaydım. | Open Subtitles | إضررت لآمره لأحرص على إتمام كل شيء |
Mike yalan söyle dedi ama dürüst olmak zorundaydım. | Open Subtitles | -أبي ! (مايك) قال لي أن أكذب لكن إضررت للإعتراف |
Onun kim olduğunu söylemek zorundaydım. | Open Subtitles | إضررت لتحديد هويتها |
Hemşirelere sende br sorun mu var diye sormak zorunda kalmıştım testler yaptılar ve mutlu olduğun ortaya çıktı! | Open Subtitles | إضررت أن أسأل الممرضات إن كان لديك مشكلة لكنهم أجروا فحوصات وكنتِ سعيدة وحسب |
Kendi doğum günümde yemek yapmak zorunda kaldım! | Open Subtitles | أنـا الوحـيدة،الذي إضررت لإعـداد عشـاء ميلادي الخـاص! |
Müdahale etmek zorunda kaldığın için üzgünüm. | Open Subtitles | أنا آسف لأنّك إضررت إلى التدخل |
Ama birkaç ay önce işten dört adam çıkarmak zorunda kaldım ve hepsinin de birer ailesi vardı. | Open Subtitles | لكن... تعرفون أني إضررت لتسريح رجلين منذ بضعة أشهر وكانوا رجال لهم عائلات |
Silliganları beş kez anlatmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | إضررت أن أفسر مغزى السليكون خمس مرات |
Beş kez fotoğraf çektirmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | إضررت لإعادة التصوير 5 مرات |
Üç dersi bırakmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | إضررت للإنسحاب من 3 مواد |
Diyelim bir şeyler söylemek zorunda kaldın. | Open Subtitles | لنقل فقط أنك إضررت لقول شيء |
Buraya gelmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | أوه، إضررت للخروج من هناك |