Onları beslemek ve temizlemek gerekir. | Open Subtitles | عليك إطعامها عليك أخذها في نزهة وتنظيفها |
O aç alırsa onu beslemek. | Open Subtitles | إطعامها إذا كانت تحصل على الجوع. |
Teksas'ta, bir ineğin sütü kesilirse, onu beslemeyi bırakıyorlar sadece onu dışarı çıkarıp iki gözünün arasından vuruyorlar. | Open Subtitles | في تكساس , عندما تنضب البقرة فإنهم يتوقفون عن إطعامها بل يأخذونها للخارج و يطلقون عليها النار بين عينيها |
Ama o teknoloji, kendisini beslemeyi unuturlarsa onları yemeyecek. | Open Subtitles | إلاّ أن التكنولوجيا لن تقوم بأكلهم إذ نسوا إطعامها |
Florida'da tecavüze uğramış, öldürülmüş ve timsaha yem edilmiş. | Open Subtitles | لقد وجدناها في فلوريدا مغتصبة, ومقتولة وتم إطعامها للتماسيح وهي موجودة في موقعي؟ |
Sanırım onu beslemeye başlamak zorundayım. | Open Subtitles | أعتقد أنه علي البدأ في إطعامها |
Bizimle kalamadı, çünkü Besleyecek paramız yoktu! | Open Subtitles | وقال أبي أننا لانستطيع الاحتفاظ بها لأننا لانستطيع إطعامها |
Onu yedirmeye devam et sen, Art. | Open Subtitles | استمر في إطعامها فحسب يا (آرت)، حسناً؟ |
Onları beslemek bir merhamettir | Open Subtitles | إطعامها تصرف من الشفقة |
Kartalları beslemek çok zordur. | Open Subtitles | النسور معروفة بصعوبة إطعامها. |
Onu bir yerde unutursan, onu beslemeyi unutursan-- Gülümseme. | Open Subtitles | ما إن تضيعينها أو تنسى إطعامها |
Uyuyamadığımda bazen yardım ediyorum... çünkü Helen Teyze randevusunda oluyor ya da Audrey internette çirkin konuşmada... ya da Sarah ağlıyor çünkü onu beslemeyi unutuyoruz. | Open Subtitles | أحياناً يساعدني عندما لا أستطيع النوم عندما تكون الخالة هيلين في موعد أو أودري على الإنترنت تتحدث بقذارة أو عندما تبكي سارة لأننا نسينا إطعامها مرة أخرى |
Sadece önlerine yem atacağız. | Open Subtitles | لذا علينا إطعامها لحمًا طازجًا. |
Donna'nın hak ettiği tek şey bir kafeste Jenlere yem olmak. | Open Subtitles | كل ما تستحقه (دونا) هو إطعامها لتابعاتها في قفص إذن نحن على وفاق؟ |
Ben sadece onu beslemeye çalışıyordum. | Open Subtitles | فقط كنت أحاول إطعامها |
Onu beslemeye çalışan da annesi. | Open Subtitles | هذه أمها تحاول إطعامها |
Fakirliği sorun ediyorsan bizim ülkenin durumu da aynı, Besleyecek tonla ağız var. | Open Subtitles | ،نحن الإيطايون فقراء للغاية أيضاً .العديد من الأفواه يجب إطعامها |
Para sorunlarım vardı. Besleyecek boğaz çoktu. | Open Subtitles | بالإضافة للمشاكل المادية وأفواه كثيرة تنتظر مني إطعامها |
Onu yedirmeye devam et sen, Art. | Open Subtitles | استمر في إطعامها فحسب يا (آرت)، حسناً؟ |