Kardeşlerden biri araziyi kiliseye bağışlamak isteyince engel olmuş çünkü kiliseye kalmasını istememiş. | Open Subtitles | أرادت إحدى الشقيقات أن تهب أرضاً للكنيسة لكنّها إعترضت الأمر لأنّها لم ترد للكنيسة أن تحصل عليها |
Kendisine engel teşkil edenin kafasını koparırdı. | Open Subtitles | كان ليجهز عليك إن إعترضت طريقه، |
Duyduğuma göre Jüpiter füzelerinin Türkiye'ye gönderilmesine engel olmuşsun. | Open Subtitles | حسناً. لقد سمعت أنك إعترضت على وضع صواريخ "جوبيتر" في تركيا |
Dün, Avrupa bölümümüz, Kahire'den Berlin'e yollanan bir Alman mesajı yakaladı. | Open Subtitles | بعد ظُهر أمس أقسامنا الأوروبية إعترضت بيان ألماني "أُرسلَ مِنْ "القاهرة" إلى "برلين |
Geçen gece iç güvenlik, Çin uydularından, ABD ordu cihazları ile alakalı şifrelenmiş veri yakaladı. | Open Subtitles | الليلة الماضية ، وكالة الأمن القومي إعترضت رسائل مشفرة لبث بالأقمار الصناعية الصينية أرسلت عبر الجيل القادم من المعدات العسكرية الأمريكية |
Bu konuşmadan bir ay sonra bizim Madras çalışma masamız ve güney doğu deniz kuvvetleri bazı şifreli mesajlar yakaladı. | Open Subtitles | ".بعد مرور شهر واحد على خطابه" مكتبنا في (مادراس) و القوة البحرية الجنوبية الشرقية" .."إعترضت بعض الرسائل المشفرة |
Shaddid engel oldu. İnsanları kışkırtmak istemedi. | Open Subtitles | إن " شديد " إعترضت على ذلك لم تود تأجيج الموقف |
Çünkü Fisk'i alt etmeme engel olursan seni öldürürüm. | Open Subtitles | لأنّك إن إعترضت طريقي للإطاحة بـ(فيسك)، فسأقتلك. |
Artık önlerinde kalan tek engel Zen Yi idi, | Open Subtitles | العقبة الوحيدة التي إعترضت مخطّطاتهما كان (زين يي)، |
NSA geceleyin Tahran ve Vaziri arasında bir telefon konuşması yakaladı. | Open Subtitles | و كالة الأمن القومي إعترضت مكالمة هاتفية بين (فازيري) و طهران الليلة الماضية |