Öğle yemeğinden sonra onun ifadesini tekrar okumuşlar, ...ve ondan sonra insanlar "suçlu" oyuna dönmüşler. | Open Subtitles | لقد أعادوا قراءة إفادته مباشرةً بعد الغداء وهذا ما جعلهم يتحّولون إلى إدانتها هذا غير منطقي |
Şimdi, ifadesini alıyoruz, sonra bir kaç saat içinde evde olur. | Open Subtitles | ، نحتاج أن نأخذ إفادته . وبعدها سيكون بالمنزل في غضون ساعات |
- İfadesini veriyordu, tamam mı? | Open Subtitles | وقال انه سيعطي إفادته, أليس كذلك؟ بالتأكيد. |
İfadesi, kadının hüküm giymesi konusunda yardımcı olacaktır. | Open Subtitles | ستتيح لنا إفادته فرصة أفضل لإدانتها |
Ama eski ifadesinde birbirlerini tanımadıklarını söylüyor. | Open Subtitles | ولكن إفادته القديمة تقول أنّهما لا يعرفان بعضهما |
O Zaman neden ondan 7 Eylül'e kadar ifade almadınız? | Open Subtitles | لمَ لم تأخذ إفادته الكاملة حتى السابع من تشرين الأول؟ |
İfadeyi imzalamayı rededen bir tanığımız var. | Open Subtitles | لدينا شاهد في الأسفل يرفض توقيع إفادته فماذا نفعل به سيدي؟ |
Fırındaki soygunla ilgili ifadesine ekleyecek hiçbir şeyi yok. | Open Subtitles | لم لكن لديه أي إضافه على إفادته السابقة عن السرقة في المخبز، |
Görünüşe göre sizin davanızdaki asıl tanıklardan biri ifadesini geri çekmiş. | Open Subtitles | , من الواضح أن الشاهد الرئيسى فى قضيتك أنكر إفادته . أنتٍ تعلمى كيف هذا |
Sen burada kal. Ben gidip ifadesini alırım. | Open Subtitles | أنت إبقَ هنا.سأذهب وأحصل على إفادته. |
Bir müfettiş gönderdiler ve ifadesini aldı. | Open Subtitles | يرسلون له مخبر و يقوم بتسجيل إفادته |
Şef, ben sadece ifadesini alıyordum. Gerek yoktu... | Open Subtitles | يارئيس, لقد كنت أحصل على إفادته |
İfadesini büyük konferans odasında alalım. | Open Subtitles | لنأخذ إفادته في قاعة الاجتماعات الأكبر |
Evet, sen. Sen, gel buraya. İfadesini alın. | Open Subtitles | أنت، تعال إلى هنا وخذ إفادته |
Bizim tek yaptığımız, onun ifadesini almak ve fotoğraflara bakmaktı. - Öyle mi? | Open Subtitles | -جميعنا كنّا نريد إفادته والنظر على تلك الصور . |
Hâlâ onun ifadesini almamız lazım. | Open Subtitles | لازلنا بحاجة لأخذ إفادته. |
Tito'nun katil olduğuna dair ifadesini alma fırsatımız bu. | Open Subtitles | هذه فرصتنا للحصول على إفادته وإثبات أن (تيتو) هو القاتل |
Eski ifadesi ne derse desin. | Open Subtitles | ليست لديَّ فكرة عن ماذا تقول إفادته |
Doğru söylüyor. Kasiyerin ifadesinde aynısı yazıyor | Open Subtitles | إنه محق، أكد المدير ذلك في إفادته |
- İfade verdi. Damadı gün boyu yanındaymış. | Open Subtitles | يقدم إفادته, بذكر بأنه كان برفقة زوج ابنته طوال اليوم |
İfadeyi Dedektif Jim McNaily aldı. | Open Subtitles | أخذ المحقق (جيم ماكنالي) إفادته |
İfadesine ihtiyacımız vardı. | Open Subtitles | لقد كنّا بحاجة إلى إفادته |
Eninde sonunda ifade vermesi gerekecek. | Open Subtitles | سوف نحتاج إلى إفادته على أي حال |