gökyüzüne doğru yükseliyor ve bugün yaşadığımız felaketlere yol açıyor. | TED | يتصاعد بعدها إلى السماء ويساهم في الكوارث التي نشهدها الآن. |
Ateş çukurunun üstünden bir jaguar atladı, ancak Tecciztecatl'ı gökyüzüne taşıyamadı. | TED | قفز فهد فوق النار، لكنه فشل في حمل تيكسيستاكات إلى السماء. |
Üzerine adının kazındığı, gökyüzüne doğru uzanan bir anıt istiyor... | Open Subtitles | إنه يُريد نصب تذكاري يصل إلى السماء ومدون عليه اسمه. |
Ya da cennete dönersin, Seraphim'e katılırsın,.. ... Sonsuza kadar emirleri yerine getirirsin. | Open Subtitles | أو يمكنك الرجوع إلى السماء لتصبح من حملة العرش وتقضي خلودك تتلقَّى الأوامر |
O yüzden Cehennem yerine Cennet'e geldin. | Open Subtitles | وهذا هو ما جعلك تأتى إلى السماء بدلا من الجحيم |
Acele eden fırıncının karısı göğe doğru yükselen ikinci fasulye sırığını fark etmedi. | Open Subtitles | وعلى عجالة منها لم تلحظ زوجة الخباز ساق الفاصولياء الثانية تصعد إلى السماء |
Bizler gökyüzüne bakar ve yıldızlar arasında yerimize hayret ederdik. | Open Subtitles | إننا أعتدنا النظر إلى السماء ونندهش، عن مكاننا بين النجوم. |
Ve, demek istediğim burada gördüğünüz şey çok muhteşem -- ne kadar ışık gökyüzüne gidiyor ve yeryüzüne dönmüyor. | TED | أترون .. أعني انه مذهل تماماً .. ماترونه هنا أترون كيف يذهب الكثير من الضوء إلى السماء ولايصل أبدا إلى الأرض. |
Ama hala gökyüzüne bakıp tahmin yürütebiliriz. | TED | لكن إن أردنا النظر إلى السماء ورؤية التنبؤات، لا يزال بإمكاننا ذلك. |
Dürüst olmak gerekirse, gökyüzüne gerçekten bakmak bir yana, birbirimize bile yeterince bakma zahmetine girmiyoruz. | TED | وحقيقة، نحن لا نكلف أنفسنا حتى بالنظر إلى بعضنا البعض، فدعكم من النظر إلى السماء. |
Sonuç olarak, gök bilimci meslektaşlarımın çoğu, gençliklerinin en azından yarısını, arka bahçede gökyüzüne bakarak geçirdiler. | TED | ولذلك، فإن معظم زملائي من علماء الفلك أمضوا جزءًا من شبابهم وهم ينظرون إلى السماء في الفناء الخلفي، |
Yani bu havuz gökyüzünün yere geri gönderdiğinden daha fazla ısıyı gökyüzüne gönderiyor. | TED | لذا يمكن أن تبعث بركة الماء تلك المزيد من الحرارة إلى السماء ثم تعيد السماء إرسالها إليها. |
Eğer yukarıya bakıp dikkatinizi gökyüzüne verirseniz onları er yada geç görürsünüz. Bu kadar dramatik olmasa da onları görürsünüz. | TED | إذا نظرت لأعلى وانتبهت إلى السماء ستشاهدها عاجلاً أم آجلاً، ربما هي ليست مثيرة مثل تلك، ولكنك ستراها. |
gökyüzüne sürekli roketler gönderiliyordu, uzaya, yukari. | TED | كانت هنالك دائمـًا صواريخ تنطلق إلى السماء مخترقتــًا أعالي الفضاء. |
Normalde, gökyüzüne bakarsın nereyi gösterdiğini, nerede olduğunu bilirsin. | TED | عادة، تنظر إلى السماء فتدرك إلى أين تشير وأين أنت، |
Sana söyledim. cennete gidenler... geri gelmez. | Open Subtitles | لقد أخبرتك أن من يصعدون إلى السماء لا يعودوا |
Seni cennete gönderir. Kafanı yumuşacık yapar. | Open Subtitles | يرسلك مباشرة إلى السماء يصنع غيمة تبدو ناعمة |
Pişman olduğunu söylersen İsa seni Cennet'e alıyormuş. | Open Subtitles | تقول بأنك آسف والسيد المسيح سَيَتْركُك إلى السماء |
Tövbe edip Cennet'e dönme şansını beklemeye başladı. | Open Subtitles | تابوا وأنتظروا الفرصة لكي يعودوا إلى السماء. |
Muazzam, boş iskeletleri hüzünle göğe doğru iç çekiyor. | Open Subtitles | عظامهم ، هياكل عظمية متروكة. تنهد بحزن إلى السماء. |
Ne yani, o kendi iradesi dışında mı havaya doğru çekildi? | Open Subtitles | ماذا إذن؟ كما لو جُرّ هذا الرجل إلى السماء ضد إرادته؟ |
Ağırlık çalışmak için kulübeden dışarı çıktığımda, avlunun ortasında durup gökyüzünü seyrettiğini fark ettiğim yaşlı bir beyefendi gördüm. | TED | كُنت خارجًا للتو من صالة الألعاب الرياضية لمحت رجلا مسنا محترما كنت أعرفه يقف في وسط الفناء كان ينظر إلى السماء. |