| Düşman, tam karşıda. dikkat et kokpit, doğru üzerinize geliyor. | Open Subtitles | ، العدو ، في الأمام فوق خط الأفق إنتبهي أيتها القمرة ، إنه يتجه نحوك |
| Camı temizle. Ben de pencereyi temizleyeyim. Ellerine dikkat et. | Open Subtitles | نظفي النافذة، وأنا سأنظف الباب إنتبهي ليديكِ |
| Tabii tutabilirim. Caddeyi geçerken dikkat et. | Open Subtitles | بالتأكيد أستطيع إنتبهي وأنتي تعبرين الشارع |
| Aileler pek var Ben büyüdüm dünya, çünkü O zaman, dikkat edin. | Open Subtitles | حسناً إذاً ، إنتبهي لأن العالم الذي كبرت فيه |
| dikkatli ol. Bugün koridordaki trafik yoğun. | Open Subtitles | إنتبهي من حركة المرور في الردهة اليوم |
| Bir daha polis düdüğü duyduğunda dikkat et. | Open Subtitles | في المرة القادمة عندما تشاهدين شرطيّاً ينفخ في الصفارة، إنتبهي |
| dikkat et kızım. Kasabaya yeni bir şerif geldi. | Open Subtitles | إنتبهي يافتاتي الصغيرة، هناك مديرة شرطة في المدينة جديدة |
| Bir dahakine park ettiğin yere dikkat et, olur mu? | Open Subtitles | و أسدي لي معرفاً إنتبهي إلى مكان وقوفك في المرة القادمة موافقة ؟ |
| Bir dahaki sefere de park ettiğin yere dikkat et, tamam mı? | Open Subtitles | و أسدي لي معرفاً إنتبهي إلى مكان وقوفك في المرة القادمة موافقة ؟ |
| Hareketlerine dikkat et, yoksa asansörü kuzeninle süslerim. | Open Subtitles | إنتبهي إلى نفسك وسأزين ذلك المصعد بقريبتك |
| "Alışık olduğun hayat bitmeye yüz tuttuğunda, o sinyale dikkat et." | Open Subtitles | إنتبهي لتلك الإشاره عندما الحياة تنتهي كما تعرفين |
| dikkat et, daha önce kimse dokunmadı ona, patlayabilir. | Open Subtitles | إنتبهي, لم يلمس أحد ذلك قبل ربما قد يتلف |
| Tamam, adımına dikkat et. Kedine zarar vermeye kalkma. | Open Subtitles | إنتبهي لخطواتك كي لا ينتهي بك المطاف بالمشفى |
| Bu gece, eve dönüşte kendine dikkat et, olur mu? | Open Subtitles | أنصتي، إنتبهي لنفسك في طريقك للبيت الليلة، حسنا؟ |
| - Güzel. dikkat et, yoksa psikolog olacaksın. | Open Subtitles | هذا جيّد، إنتبهي أو ستتحولين إلى عالمة نفس. |
| - Hadi genç bayan, gidip kurabiye alalım. - Sözlerine dikkat et. | Open Subtitles | ـ هيا، يا سيدة، لنجلب بعض الكوكيز ـ إنتبهي لألفاظك |
| Danny "Sokaklara dikkat et, nerede olduğunu hep bil." der. | Open Subtitles | قال داني إنتبهي للشوارع، تعلمين دائمًا موقع تواجدك. |
| Baştan yapın, ayrıntılara dikkat edin ve acele etmeyin. | Open Subtitles | لذلك كرري هذا و إنتبهي للتفاصيل و إعملي على مهلك |
| Bastığınız yere dikkat edin. Kötü düşmüşsünüz. | Open Subtitles | إنتبهي لخطواتكِ يبدو بأنكِ سقطتِ بشكل سيء |
| Lütfen onunla dikkatli ol. Tek kopyası o. | Open Subtitles | إنتبهي عليها، إنها النسخة الوحيدة لديّ |
| - Kendine iyi bak, Emily. - Sende. | Open Subtitles | ـ إنتبهي على نفسكِ يا إميلي ـ وأنت أيضاً |
| Yavaş, plakaya dikkat et. | Open Subtitles | إنتبهي للوحة السيارة |
| Eve dönerken "Arkanı kolla, kaltak" diyen kişi ne olacak? | Open Subtitles | ماذا عن الشّخص الذي صرخ، إنتبهي لظهرك يا عاهرة'' ، لمّا كنّا نمشي للمنزل؟ '' |
| Uşakların dedikodularına fazla kulak asmamalısınız. | Open Subtitles | أعتقد أنكِ لا يجب أن تدفعي كثيراً و إنتبهي إلى ثرثرة الخدم. |