Kalanı hayvan yemi. 10 yıldır orada yetişiyor ve çok iyi gidiyor. | TED | المتبقي: غذاء لقطعان الماشية إنه موجود منذ 10 سنين، و هذا يعمل بشكل جيد جدا. |
Bunun tamamen dürüst olduğunun anlaşılmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. O orada bulmanız için sizi bekliyor. | TED | أنا أعتقد أنه فعلا مهم لفهم أن شيء مثل هذا هو مفتوح تماماً. إنه موجود هناك ليتم اكتشافه |
Evet orada, ama hastalık kaparsan bir doktora git ve hemen tedavi ol. | Open Subtitles | إنه موجود بالتأكيد وإذا .. حصلت عليه إذهب إلى طبيـب لتتخلـص منه |
Yasalar böyle gerektirdiği için burada. Dünyanın en kolay işini yapıyor. | Open Subtitles | إنه موجود هنا لأن س.ى.ك تطلبه ليكون موجودا هنا أسهل عمل فى العالم |
burada. Bizi kaçıran adam. Dışarıda. | Open Subtitles | هو هنا , مختطف السيارات إنه موجود بالخارج |
" Lanet olsun, Braverman! orada, haritada işte! " | Open Subtitles | اللعنة عليك أيها الشجاع إنه موجود عن على الخريطة |
VIP check-in counter'ın orada | Open Subtitles | إنه موجود لدى الكاونتر الخاص بكبار الزوار |
Yolumuzu kesmeye çalışır sanmıştım. orada bir yerde. | Open Subtitles | اعتقدت أنه سيحاول منعنا مقدماً إنه موجود هناك |
orada. - Yüzey için hazırlan, Carl. | Open Subtitles | إنه موجود , استعد للصعود فسوف نعيدك |
Uykumda hep orada, fısıldıyor, gülüyor bana onun kadar kötü olduğunu söylüyor, her ikimizin de aynı olduğunu. | Open Subtitles | إنه موجود في نومي، يهمس، يضحك... يخبرني بأنني سيىء مثله تماماً... ، كلانا متشابهين |
orada. Tamam, teşekkürler. Oradaymış. | Open Subtitles | هو موجود ، حسنا شكرا إنه موجود |
Şimdi kendisinin bile kaçamayacağını ispat etmek için orada. | Open Subtitles | إنه موجود كي يثبت ليس هو فقط سيخرج |
Clyde da orada takılıyormuş. Yola çıktık bile. | Open Subtitles | إنه موجود هناك، ونحن في طريقنا الآن. |
orada öylece duruyor. | Open Subtitles | إنه موجود علي كل حال. |
- Şu an orada değil mi? | Open Subtitles | إنه موجود الآن، أليس كذلك؟ |
orada seni bekliyor. | Open Subtitles | حسناً إنه موجود هناك |
Bana güven, orada duruyor. | Open Subtitles | صدقيني، إنه موجود |
burada olduğuna dair sebeplerim var. | Open Subtitles | لدي أسبابي لكي أظن إنه موجود هُنا. |
Muharrem sabahtan burada oluyor öğleye kadar. | Open Subtitles | إنه موجود هنا فقط بأوقات الصباح |
İşte burada, Bay Bates, içinde. Bu sabah geldi. | Open Subtitles | ها أنت هنا سيد "بيتس" إنه موجود فيه، جاءت هذا الصبح |