"إنه يرفض" - Translation from Arabic to Turkish

• reddediyor
• reddetti

Madalyasını almayı reddediyor.
إنه يرفض إستلام ميداليته .. و الجميع في إنتظاره.

Ben kendimi ona sunana dek, o villadan ayrılmayı reddediyor.
صحيح , آسف إنه يرفض فتح الباب لمدير الفندق حتى أذهب له بنفسي

Ve bu mahkeme kimliğini açıklamayacağını garanti edene dek babasının bilgisayarından elde ettiği dosyaları açıklamayı reddediyor
لغاية إثبات المحكمة هذا، سوف يبقى مجهولاً، إنه يرفض عرض معلومات دقيقة للغاية التي جمعها من ملفات حاسوب والده.

Tedarikçisini söylemeyi reddediyor ama bundan bir şeyler çıkabilir.
إنه يرفض إخبارنا بمزوده لكن ربما هذه قد تنفعتا

Asgari seviyede invaziv bir tekniği denemeyi reddetti.
إنه يرفض تجربة تقنيات أقل غزوا ولو بقليل.

İlaç tedavisini reddetti.
إنه يرفض الدواء

Senden başkasını görmeyi reddediyor.
إنه يرفض أن يقوم أحد غيرك من الأطباء بفحصه

''Odasında ve çıkmayı reddediyor koç.''
"هو في غرفته أيتها المدربة. إنه يرفض الخروج."

Senin dedektifini arıyorum. Calder Güvenlik'e bakmayı reddediyor.
كنتُ أهاتف محقّقكِ الخاصّ، إنه يرفض تقصّي أمر شركة "كالدر" للخدمات الأمنيّة!

Seğiriyor, "pis sürtük" diye bağırıyor, beni bir yerden almayı reddediyor, ...çünkü tüm mikroplar halka açık yerlerdeymiş.
"انه مختل انه يصرخ بـ "عاهرة قذرة وقال إنه يرفض أن تأخذ مني في أي مكان لأن الجراثيم في الأماكن العامة

Kayıp kişiler raporunu doldurmayı reddediyor.
إنه يرفض أن يُقدم بلاغ عن إختفاء إبنه.

- Doktora gitmeyi reddediyor.
.إنه يرفض من أن يذهب إلى الدكتور

- Vakit geldi. - Bunu giymeyi reddediyor.
لقد حان الوقت - إنه يرفض ارتداء هذه -

Cevap vermeyi reddediyor.
إنه يرفض الإجابة

Tedavi olmayı reddediyor.
إنه يرفض العلاج

Babasını görmeyi reddediyor.
إنه يرفض الذهاب لمقابة والده

Bana anne demeyi reddediyor.
إنه يرفض مُنادتى بأمى.

Bu şey sentetikleri reddediyor.
! -هذا الشيء ... إنه يرفض المواد الإصطناعية، رُبما يُمكنني إبطاؤه.

Aramıza katılmayı reddetti.
إنه يرفض الإنضمام معنّا.

Dalai Lama ile resmi görüşmeyi reddetti.
إنه يرفض جمهور مجلة (ديلي لاما)