Çünkü adı Enid olan birine şarkı yazmak imkansız. | Open Subtitles | هو مستحيلُ للكِتابَة a أغنية حبّ حول أي واحد سَمّتْ إنيد. |
Enid, çok güzel bir müsvedde yazdığını söylemeye çalışıyor. Vogue'a göre değil. | Open Subtitles | (ما تحاول (إنيد) قوله يا (كاري هو أنكِ كتبت مسودة أولى جيدة |
Enid'le yapmayı sevdiğin gibi yapalım mı? | Open Subtitles | مارأيك أن نفعل ذلك كما تفعله مع إنيد ؟ |
Dahası, Bob da, Enid onu kovduğu için, hastanede yaşıyor. | Open Subtitles | اللعنة, بوب يعيش في المستشفى لأن (إنيد) طردته من المنزل! |
Mesela Enid, Oklahoma. | Open Subtitles | شوارع باسادينا اللئيمة مثل مدينة إنيد -أوكلاهوما |
Dahası, Madam Enid'in dans dersi 5.30'da başlıyor. | Open Subtitles | ناهيك عن صف الرقص مدام إنيد تأتي في خمس ونصف . |
Bundan önce bir yıl St Enid'de çalıştım. | Open Subtitles | قبل ذلك، كنت سنة في سانت إنيد. |
Ben Enid Wexler. | Open Subtitles | كيف حالكم ؟ أنا إنيد ويكسلير. |
Bir saat sonra Enid yemeğe çıktı. | Open Subtitles | حسناً حقائب بعد ساعة رحلت (إنيد) لأجل الغداء |
Sadece seninkini, Enid'in görüşünden saklamanın bir yolunu bulmalıyız. | Open Subtitles | عليكِ فقط العثور على طريقة (لإخفاءك رؤياك من مرأى (إنيد |
Enid senin yazılarından dana az Tom Ford'dan nefret etmek için daha çok zaman harcasın. -Julian. | Open Subtitles | إنيد) تقضي وقتاً أقل بكراهية كتاباتك) و وقت أكبر بكراهية سطر (توم فورد)؟ |
Ondan sonra ayda bir kez Vogue'a gittiğimde Enid'le çalışmanın daha iyi olacağına karar verdim. | Open Subtitles | من ذلك الحين، كل شهر (عند ذهابي لـ(فوج ظننته من الأفضل (أن أعمل حصرياً مع (إنيد |
Ben de Vogue'dakı editörüm Enid Frick'le karşılaştım. | Open Subtitles | في حالتي كانت (إنيد)، محررتي لدى (فوغ) وحيدة أيضاً |
Evet, Enid, Baxter'in hırladığını duyuyorum, bunun nedeni onun bölgesine girmiş olman. | Open Subtitles | نعم يا (إنيد) سمعت (بكستر) يثرثر ولكن الحقيقة أنت من غامر ودخلت جزءه المخصص من البيت |
Eğer Enid gibi horlayan bir Japon hostesle tanışsaydım, yarın evlenirdim. | Open Subtitles | ثقي بي ، لو قابلت مضيفة في طائرة يابانية تشخر مثل (إنيد) فسوف أتزوجها فوراً |
Vogue'taki eski patronum Enid Frick benimle yemeğe çıkmak istedi, benim için ne planladığını duymayı merakla bekliyordum. | Open Subtitles | لذا عندما ارادت (إنيد فريك), رئيستي السابقة بـ (فوغ), مقابلتي على الغداء كنت اتوق لأنصت إلى ما لديها من اجلي |
Bir saat sonra, nedense Enid'in flörtüyle konuşuyordum. | Open Subtitles | بعد ساعة, انتهيت مع رفيق (إنيد) بطريقة ما |
Geçen sene Enid'in tekerlekli sandalyesinin güvenlik frenleri bozulup havuza doğru yuvarlanmaya başladığında olduğu gibi. | Open Subtitles | حسنا, مثل السنة الماضية عندما توقفت كوابح عجلات كرسي (إنيد) عن العمل وبدأت بالتدحرج نحو مسبحنا قلت لنفسي: " بوب.. |
İki kat vekalet ücreti istediğimizi söyleyeceğim, Enid. | Open Subtitles | أخبرهم بأنه سيتوجب عليهم مضاعفة عربونهم،(إنيد) |
İlk olarak, Enid istenen kiloya düşmek zorundaydı. | Open Subtitles | أولاً: يجب أن تخسر (إنيد) الوزن المطلوب من خلال المرض |