Bu, yeni bir iddiası olan bunu kanıtlamak zorundadır, anlamına gelir. | TED | بطريقة أخرى .. أن اثبات الدليل يقع على صاحب الفكرة الجديدة |
kanıt isterim. Bana cep telefonundan ayıp bir resim gönder. | Open Subtitles | اريد اثبات ارسل لي صورة خليعة عن طريق الهاتف الخلوي |
Festival gereçekten var ve gerekirse kanıtlayabilirim. | Open Subtitles | فيستفوس حقيقي تماماً وأستطيع اثبات ذلك إن إضطررت. |
Barney hâlâ iyi olan şeylerin gece saat 2'den sonra olacağını kanıtlamaya çalışıyordu. | Open Subtitles | بارني مازال يحاول اثبات ان الاشياء الجيدة يمكن ان تحدث بعد الثانية صباحاً |
- Sadece çocuğun masumiyetine inanıyorum. - Bunu kanıtlayabilir misin? | Open Subtitles | انا فقط اصابني اعتقاد ان الفتى بريء ايمكن اثبات الامر؟ |
Hadi onlara kulak verelim böylece her yerde işe yaradığını ispat edebilsinler. | TED | دعونا نعطيهم الاهتمام حتى يتمكنوا من اثبات انها تنجح في كل مكان. |
Fakat bu olayı ispatlamak için güneş pilinin ışığını engelliyorum. | TED | لكن من اجل اثبات ذلك استطيع حجب الضوء عن الخلية الشمسية |
Bunların hiç birini kanıtlayamazsın | Open Subtitles | لاتستطيع اثبات اي شيء هل تصدق ادريان مونك؟ |
Bak, bir ipucusu vardı ve Jason, Garrett'ın suçluluğunu kanıtlamak istedi. | Open Subtitles | انتظر,هو حصل على معلومات و جيسون يريد اثبات ان جاريت مذنب, |
Burada farklı bir insandınız ve ben sürekli tüm ederimi tekrar kanıtlamak zorundaymışım gibi hissettim. | TED | اذ أنك لست سوى جسد آخر، واحسست وكأنه كان علي اثبات جدارتي من جديد. |
Hayır. Seni %100 destekliyorum ve bunu da bizzat kanıtlamak istiyorum. | Open Subtitles | ادعمك بنسبة مئة في المئة واريد اثبات هذا شخصيا |
Şu durumda, elimizde kanıt yok, o da bunu biliyor. | Open Subtitles | لامغزى من ذلك لا نملك اي اثبات هو يعلم هذا |
Politikamız her zaman tarafsız olmak ve kanıt aramak üzerinedir. | Open Subtitles | سياستنا ان نبقى عقولنا مفتوحة وان نبحث دائماً على اثبات |
- Harris klanına kadeh kaldıralım! - Bak, bak. Sana bunu kanıtlayabilirim. | Open Subtitles | أنظر , بإمكاني اثبات هذا أعرف بأننا لدينا مشكلات |
- İnanamıyorum. - kanıtlayabilirim.. Sanırım | Open Subtitles | ـ انا لااعتقد ذلك ـ يمكنني اثبات ذلك ، اعتقد |
Bu sırada, barda Barney hâlâ gece 2'den sonra güzel şeylerin olabileceğini kanıtlamaya çalışıyordu. | Open Subtitles | حالياً في البار بارني مازال يحاول اثبات ان الاشياء الجيدة يمكن ان تحدث بعد الثانية صباحاً |
Taze mürekkep kokusu alıyorum. kanıtlayabilir misiniz? | Open Subtitles | أنا اشم رائحة حبر حديث، هل يمكنك اثبات ذلك؟ |
Eğer bir şey ispat edeceksek, Tech Con'a gitmek zorundayız. | Open Subtitles | إذا كنا نريد اثبات شئ فعلينا الذهاب لشركة تيك كون |
Pek çoğunuz için bu görevi alabilmenin tek yolu... kendinizi burada ispatlamak. | Open Subtitles | الطريق الوحيد للعديد منكم من سيبقى فى قائمة الاسماء عن طريق اثبات وجودك هنا |
- Bunların hiçbirini kanıtlayamazsın. | Open Subtitles | ـ لايمكنك اثبات اي شيء من هذا ـ ليس من الضروري ان نثبته |
Hayır, bütün öğleden sonrası nerede olduğumu kanıtlayamam. | Open Subtitles | لا, لا استطيع اثبات مكان وجودى طوال الظهيرة |
Öncelikle, bir karadeliğin ne olduğunu anlamamız gerek, böylece varlığına dair kanıtı fark edebiliriz. | TED | لذلك، لنبدأ نحتاج لفهم ما هو الثقب الأسود بحيث نستطيع فهم اثبات الثقب الأسود |
Biliyorum buna inanmak zor biliyorum biz iyi arkadaşız ve bunu ispatlayabilirim. | Open Subtitles | انا اعرف ان هذا صعب تصديقه لكننا افضل صديقين واستطيع اثبات ذلك |
Yemen hükümeti olay yerini temizledi ama ne yazık ki bunu kanıtlayamayız. | Open Subtitles | الحكومة اليمنية نظفت المكان لكن لسوء الحظ نحن لا يمكننا اثبات أى شىء |
Bu da başka bir yalan. Bunu kanıtlayamazsınız. | Open Subtitles | وهذه كذبة اخري ولا يمكنك اثبات اي من ذلك |
Üzülme. Elias hiçbir şey kanıtlayamaz. | Open Subtitles | لا تقلق بخصوص ذلك لن يتمكن الياس من اثبات اى شئ |
Ama kimliğimi kanıtlamam gerekiyorsa donuma ismimi yazmıştım. | Open Subtitles | إن أردت اثبات لشخصيتي، فقد كتبت اسمي على سروالي التحتي. |