Dolayısıyla bugün sizlere bir iddia, bir amaç ve bir görev hakkında farklı hikayeler anlatacağım, ki bence bu örnekler konunun daha doğru anlaşılmasını sağlıyor. | TED | لذا ما سأحاول قوله لكم اليوم هي قصة مختلفة عن ادعاء و هدف و مهمّة أعتقد أنّها تعطي صورة أعمق للموضوع. |
Yükselme meselesine girmeyeceğim, fakat bunun dışsal bir iddia olduğunu söylerim. | TED | سوف لن أدخل في تفاصيل ما إذا كان بعث فعلاً أو لا، ولكن سأقول أن هذا ادعاء للحقيقة الخارجية. |
Ve bu değişikliklerin ölümden sonra da devam edeceğini söylemek hakiki bir iddia elbette gerçek olabilir, ama olmayabilir de | TED | والقول ان هذه التغيرات سوف تستمر الى ما بعد الموت فهذا بحد ذاته ادعاء يمكن ان يكون صحيحا و يمكن ان يكون خاطئاً |
Çünkü bu bir avukat meslektaşınıza yapılacak ciddi bir suçlama. | Open Subtitles | لأن هذا ادعاء خطير بحق محامية زميلة لم يكن هذا مخططنا |
Hepsini serbest bırakmadan önce, Daniel itiraf etmeden önce George'un Holden'a ilişkin iddiasını Trey'e sordunuz mu? | Open Subtitles | قبل اخراجهم كلهم قبل ان ينكسر دانيل هل تم استجواب تراي عن ادعاء جورج؟ عن الاغتصاب بواسطة هولدن؟ |
Lacy'ye katılmak durumundayım. Bu ipe sapa gelmez bir iddia, Bay Duram. | Open Subtitles | انا اتفق معك يا ليسي انه ادعاء سخيف مستر درام |
Bu ilginç bir iddia burası 75 yıldır benim aileme ait. | Open Subtitles | ذلك ادعاء باطل لأنها كانت ملك عائلتي لمدة 75 سنة |
Lafını böleceğim, çünkü ortaya böyle bir iddia atıp önceki tartışmada tamamen kabul edilmiş gibi geçip gitmene göz yumamam. | Open Subtitles | انتظري للحظة , لأني لا اعتقد اني اسمح لك لتظهري ادعاء مثل هذا , ثم تدعي اننا وافقنا على النقاش السابق |
Söylediğim şey; atalarımızın cinsel olarak hepçil olduklarını iddia etmenin, beslenme açısından hepçil olduklarını iddia etmenin vejetaryenlik eleştirisi olduğundan daha fazla bir tek eşlilik eleştirisi olmadığıdır. | TED | ما أقوله فقط هو ان اناقش ان أجدادنا كانوا جنسيين للغاية هذا ليس نقد لأحادية الشريك الجنسي أكثر من ادعاء أن أجدادنا كانوا آكلين للحم هو نقد للنباتية |
Kısa süreliğine de olsa neredeyse iddia makamının davayı alacağına beni inandırdı. | Open Subtitles | وللحظة جعلني أعتقد أن لديه قضية ادعاء |
Antarktika hiçbir ülkenin hak iddia edemeyeceği, engin kaynaklarıyla, tamamen barışa ve bilime adanmış, korunmaya alınmış bir kıta. | Open Subtitles | الأنترتيكا هي القارة القطبية اللتي تضم كميات هائلة من الموارد الطبيعية حيث لا يمكن لأي أحد يمكنه ادعاء تملكه لنفسه فهي محمية طبيعية مكرسة لخدمة السلم والعلوم |
Ve arkadaşınız böylesine sahte bir iddia için taşlanabilir. | Open Subtitles | وصديقك قد يُرجم من اجل ادعاء كاذب كهذا |
"İddia" diyorum çünkü dava hiçbir zaman mahkemeye taşınmadı. | Open Subtitles | إنه ادعاء جريء، وأقول أنه ادعاء... لأنه لم يصل أبداً إلى قاعة المحاكمة. |
O zaman bilincimin yerinde olmadığını iddia edemem. | Open Subtitles | -نعم ولا أستطيع ادعاء فقدان الوعي في هذه |
- Bu çok ciddi bir iddia. - Sadece sesli düşünüyordum. | Open Subtitles | هذا ادعاء خطير جداً- افكر بصوتٍ عالٍ فقط- |
(Gülüşmeler) Bunun dışsal bir iddia olduğunu öne sürerim, çünkü bedenen yükseldi ya da yükselmedi. | TED | (ضحك) كنت سأقول أن هذا ادعاء للحقيقة الخارجية، لأنه بعث فعلاً أو لم يبعث. |
Bu en kötü suçlama, öyle değil mi? | Open Subtitles | انه ادعاء ظالم، ألا تعتقد ذلك يا (توم) ؟ |
Bu çok ciddi bir suçlama. | Open Subtitles | وهذا ادعاء خطير |
Bu ciddi bir suçlama. | Open Subtitles | هذا ادعاء جاد |
Christie'nin iddiasını kanıtlayabilecek başka bir şey? | Open Subtitles | أي شيء؟ أي شيئ آخر يدعم ادعاء كريستي؟ |
Roland, Trey'e George'un iddiasını kabul etmesi için baskı yaptı m? | Open Subtitles | هل ضغط رولاند على (تراي) لتأكيد ادعاء جورج؟ الاعتداء الجنسي ضد هولدن؟ |
- Reddington'ın iddiasını onayladık. | Open Subtitles | (أكدنا ادعاء (ريدينغتون |