tahrik edici bir suçlama bu Clark, özellikle senden geliyor. | Open Subtitles | ذلك اتهام استفزازي كلارك خصوصاً عندما يصدر منك |
Elinizden geldiğince tahrik edici yazın ki kafayı yesin. | Open Subtitles | اجعله استفزازي قدر الإمكان. حتى يجن جنونه. |
Ön yargıları aşmak için; etkileyen, insanlaştıran ve karşıt tarafları anlaşma masasına çekmeyi amaçlayan kışkırtıcı oyun ve filmler yaratıyorum. | TED | قمت بإنشاء مسرح استفزازي وسينما لكي ألمس،وأحرك الجانب الإنساني وأجمع الأطراف المختلفة على طاولة الحوار لتجاوز سوء الفهم. |
Çünkü hal halın kışkırtıcı bir yanı var. | Open Subtitles | هناك شيء استفزازي تجاه هذا الخلخال. |
Beni kışkırtmaya çalışıyorsun. Hem de çok zekice. | Open Subtitles | ،إنك تحاول استفزازي وفعلتَ ذلك ببراعة |
- Sabrımı zorlama. Yanındayım. | Open Subtitles | لاتحاولي استفزازي. أنا هنا بجانبك. |
Sokaklara adamlar yerleştirmek provoke edici olur. | Open Subtitles | وضع الرجال في الشوارع هو عمل استفزازي. |
Provokasyon, polis kışkırtmaları | Open Subtitles | هجوم استفزازي من قبل الشرطة |
Neden böyle tahrik edici bir kulüp açtığını anladım şimdi. | Open Subtitles | وأنا أفهم الآن لماذا لديك هذا النادي استفزازي. |
Seni öldürmem için, olacaklardan kurtulmak için beni tahrik etmeye çalışıyorsun. | Open Subtitles | ،أنتِ تحاولين استفزازي لأقتلكِ لأجنّبكِ ما سيأتي |
tahrik edici kıyafetlerin şu an bana faydası olacağını sanmıyorum! | Open Subtitles | نعم، أنا لا أعتقد خلع الملابس استفزازي هو الذهاب الى مساعدتي هنا! |
Şu an, bir gece kulübündeyiz ve ben çok tahrik edici giyindim. | Open Subtitles | الآن، نحن في "بقعة يلة happenin، وأنا يرتدون استفزازي للغاية. |
Yaşlı bir adam için güçlü bir başlangıç. Fazlasıyla tahrik edici. | Open Subtitles | بدايةٌ قوية لرجلٍ مسنّ استفزازي للغاية. |
Evet, tahrik ediciyim. | Open Subtitles | نعم، أنا استفزازي |
Ama kışkırtıcı olmaya çalıştığını farz ediyorum. | Open Subtitles | لكني أفترض انك كنت تريد فقط أن تكون استفزازي أو . |
Bu kışkırtıcı bir soru. | TED | هذا سؤال استفزازي. |
İşte bu yüzden Shan'auc'ın yaptığı öneri bu kadar kışkırtıcı. | Open Subtitles | -لِهذا -عرض شاناك استفزازي جداً. |
Morten'in bir meslektaşı bir defasında kışkırtıcı bir şekilde hiç bisiklet kullanan siyah bir erkek gördünüz mü diye sormuştu. | Open Subtitles | زميل لـ(مورتين) سأل مرة بشكل استفزازي إن رأينا على الإطلاق رجل أسود يقود دراجة لم نستطع التذكر |
- Sabrımı zorlama. Yanındayım. | Open Subtitles | لاتحاولي استفزازي. أنا هنا بجانبك. |
Hart Parkins provoke edilmemiş bir saldırısı sonucunda öldürülmüştür. | Open Subtitles | ( أعلن بإسم القانون ، أن ( هارت باركنز مات جراء اعتداء غير استفزازي |
Provokasyon cinayetleri | Open Subtitles | هجوم استفزازي |