Bazıları eşlerini getirmiş, kız arkadaşlarını çocuklarını falan getiren var. | Open Subtitles | البعض منهم احضر زوجنه, عشيقته, اطفالهم و ما إلى ذلك |
Hayatlarında son derece ilginç küçük ayarlamalar yapıyor, mesela çocuklarını okula göndermeye başlıyorlardı. | TED | وكيف اضاف ذلك بعض التغيرات البسيطة الرائعة لحياتهم اليومية كأن يبدؤوا بإرسال اطفالهم الى المدارس |
Akrabaları, çocukları, evcil hayvanları hakkında söyledikleri. | Open Subtitles | ماذا قالوه عن آبائهم و اطفالهم وحيواناتهم الاليفة |
Ama aldıkları tek esirlerin, çocukları olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | ولكنى أعرف فقط أن السجناء الوحيدين الذين اتخذوهم هم اطفالهم |
Batı'da çoğu kişi, ileride onları güzel bir geleceğin beklediğine, çocuklarının daha iyi bir yaşama sahip olacağına inanmıyorlar. | TED | العديد في الغرب لا يؤمنون بأن شيئا عظيماً ينتظرهم في المستقبل وبأن اطفالهم سيحظون بمعيشة افضل |
Fahişeleri öldürüp, çocuklarına zorla kanlarını içirdiğimi sana söyledi mi? | Open Subtitles | و هل اخبركي انني اقطع صدور العاهرات و اجبر اطفالهم علي مص دمائهم ؟ |
Katolik rahibeler bebeklerini manastır bahçesine gömermiş. | Open Subtitles | الراهبات الكاثوليك يدفنون اطفالهم في حدائق الدير |
- Ailelerin çocuklarını bu şekilde dilenmeye göndermesi çok üzücü. | Open Subtitles | فقط الاباء المأسويين, هم من يرسلوا اطفالهم الي الخارج بهذا الشكل |
İnsanları canlı soyup, zorla annelerine çocuklarını yedirttiğin için. | Open Subtitles | سلخ الافراد وهم احياء اجبار الامهات علي التهام اطفالهم |
İnsanlar çocuklarını tanıyamadıkları zaman korkarlar. | Open Subtitles | يصبح الناس خائفون عندما لا يعرفون اطفالهم |
Bak, buradaki insanlar yalnızca çocuklarını büyütebilecekleri sessiz bir yer ararlar. | Open Subtitles | انظر، الاشخاص هنا يريدون فقط مكان هادىء لتربية اطفالهم |
Ama bana bir aile gösterin ki, çocuklarını anlamak için mümkün olan her şeyi denemesinler. | Open Subtitles | لكن .. لكن أتي لي بوالدين لن يفعلو المستحيل لمحاولة فهم اطفالهم |
bununla yaşayamam... bu insanların herşeyini kaybedip çocuklarını göremeyecekleri düşüncesiyle. | Open Subtitles | وأنا أعلم أن هؤلاء الناس الذين سيخسرون بيوتهم وسيصبحون غير قادرين على إطعام اطفالهم |
Hep bir gözü açık uyuyor, çocukları için ölümüne korkuyor. | Open Subtitles | دائماً ننظر من فوق اكتافنا، خائفون حتي الموت من أجل اطفالهم. |
çocukları hayatta olduğu sürece umut vardı, gelecek için bir umut. | Open Subtitles | انه عندما يعيش اطفالهم كان هناك امل الامل فى المستقبل |
Toprakları ve sularının bütünlüğü için ve çocuklarının ihtiyaçları için ve doğacak çocukları için. | Open Subtitles | من اجل سلامة ارضهم ومائهم ومن اجل احتياجات جميع اطفالهم |
çocukları aynı sorunlarla karşılaşan ailelerle buluştum. | Open Subtitles | اهالي لدى اطفالهم حالات مشابهه كما تعلمين.. لمشكلتك |
çocukları eve gelince diğer annelerden telefon alan sen değilsin. | Open Subtitles | أنت لست الذي سيتلقى المكالمات من الأمّهات الأخريات عندما يعودوا اطفالهم للبيت |
Biliyordur. Anneler, çocuklarının kendilerini ne kadar çok sevdiklerini hep bilirler. | Open Subtitles | انها تعلم ذلك, الأمهات يعرفون دائماً كم أن اطفالهم يحبونهم |
Bu müdahalenizin çocuklarının öldüğünü iddia ettikleri uçak kazasıyla ilgisi yok ya? | Open Subtitles | ان مصدرك لا يتسطتيع التحقيق مع حادث تحطم الطائرة انهم يعتقدون قتل اطفالهم |
çocuklarının eğitim görmesi için, iyi bir sağlık hizmetine sahip olmak için... ailelerini doyurabilmek için çalışan insanlardan bahsediyoruz. | Open Subtitles | نتحدث عن الناس الذين يتمنون تعليم اطفالهم توفير التامين الطبى تغذية اسرهم |
Onlar da akşam çıkarken çocuklarına sabahleyin geleceklerini söylemişlerdi. | Open Subtitles | تركوا في الليل اطفالهم قائلين انهم سيعودون في الصباح |
Bebekleri doğurttu, onlar büyüdüler ve kendi bebeklerini doğurdular, o bebeklerde başka bebekleri. | Open Subtitles | كان يولد الاطفال وكانو يكبرون ويحضرون اطفالهم واطفال اطفالهم |