Yani tekrardan, çatışmaları çözmek için kullanmakta olduğumuz araçlar toplumsal araziyi şekillendirir. | TED | لذا مرة أخرى، الأدوات التي نستخدمها لحل الصراع تشكل صورة مشهد مجتمعنا. |
En fazla önem içeren bağlamlarda, insanların parmak uçlarına bu araçları getirebiliriz. | TED | يمكننا تقديم هذه الأدوات لتكون في متناول الجميع في الحالات الأكثر أهمية. |
Yeni oda da bıraktığım bazı malzemeleri almak için geldim. | Open Subtitles | أنا هنا لآخذ بعض الأدوات التي تركتُها داخل الغرفة الجديدة |
Ayrıca boş zamnın yanında pek çok aleti de vardı. | Open Subtitles | ولأن لديه الكثير من الوقت، كان لديه الكثير من الأدوات. |
İlaç ve tıbbi alet firmaları kadavralar için çok para verir. | Open Subtitles | شركات الصيدلة و الأدوات الطبية قد تدفع مبالغ مهولة لأجل الجثث |
Nasıl ama? Elektrikli aletlerle aram yoktur. Nasıl, beğendin mi? | Open Subtitles | أنا لست بارعاً في عروض الأدوات الكهربائية لذا، ما رأيك؟ |
Yarınlar için, canavar çorbasıyla savaşacak çocuklara verdiğimiz araç gereçler nelerdir? | TED | ماهي الأدوات التي نقدمها حقاُ للأطفال الذي سيحاربون تلك الجراثيم غداً؟ |
Bu tedavi kararlarına bir kez aşina olduğumuzda, yine şahsen ya da sevdiğimiz kişiler ve aileden biriyle, bu araçların yararlarını, değiş tokuşunu ve limitlerini de çok çabuk öğreniriz. | TED | و لحظة انغماسنا في القرارات العلاجية ومرة أخرى سواء بصفة شخصية أو عن طريق الأشخاص الذين نحبهم أو أفراد العائلة، كذلك سريعا جدا ما نعلم المحاسن والأفضليات وحدود هذه الأدوات. |
Bizler hepimiz et ve şu karışımıyız. Hepimiz başlangıçta aynı aletlere sahibiz. | TED | جميعنا بشر من لحم ودم. وجميعنا بدأ بـنفس الأدوات. |
Ama işin güzel yanı, aslında, bir pandemiyi önlemek için gereken araçlar pandemiye yanıt vermek için gerekenlerle aynı. | TED | لكن ما يبعث الأمل أن الأدوات ذاتها التي نحتاجها للوقاية من جائحة هي التي نحتاجها للاستجابة إلى أخرى قائمة. |
Bu araçların tasarımı, istenilen kullanım biçimi, uyanık olduğunuz saatlerde dikkatinizi mümkün olduğunca çok bölmeye dayalıdır. Bu araçlar bu şekilde tasarlanmıştır. | TED | الهدف الحقيقي لتصميم تلك الأدوات هو أن تشتت إنتباهك بقدر الإمكان خلال ساعات اليقظة، هكذا صُممت هذه الأدوات للاستخدام. |
Böylece size gösterdiğim bu araçlar bilim, sanat ve tasarım arasında garip bir yerde kaplıyorlar. | TED | إذن، كل هذه الأدوات التي أريتكم نوعاً ما تحدث في هذا الفضاء الغريب مكاناً ما بين العلم، الفن والتصميم. |
Aynı araçları bir yapay zekâya verirseniz yapay zekâ binlerce dizayn üretebilir. | TED | إذا أعطيت نفس الأدوات للذكاء الاصطناعي، يستطيع أن ينتج لك آلاف التصاميم. |
Origaminin en etkili araçları varlıkların belli kısımlarını nasıl yaparız sorusuyla bağlantılı. | TED | أقوى الأدوات في الأوريغامي تترتبط بكيفية الحصول على أجزاء من هذه المخلوقات |
Kadınlar genellikle ağları yahut balıkçılık için gerekli araçları onarırlar. | Open Subtitles | النساء, عادةً يصلحن شبكة الصيد, أو يصلحن الأدوات اللازمة للصيد. |
Bugün tüm bu malzemeleri dağıtırken ki bu malzemeler sıtmaya maruz kalan insanların hayatında hiç mantıklı bir yere sahip değilken aynı hataları yapma riskini de sürdürüyoruz. | TED | وأنا أعتقد أنّ توزيع هذه الأدوات التي صممناها والتي لا تتماشى بالضرورة مع حياة الناس قد يقودنا إلى المصير ذاته |
Programcıların koşul diye adlandırdıkları bir aleti var. | TED | وأحد الأدوات التي لديها هي ما يسميه المبرمجون بالأمر المشروط. |
aletler bende var ama alet çantamı vermem. aletleri ödünç alabilirsin. | Open Subtitles | أملك الأدوات، ولكنّي لن أعيركَ حزامي للعدّة، يمكنكَ شراء الأدوات بالتدريج |
Cerrahi aletlerle ilgili bir sorun olacak gibi görünüyor. | Open Subtitles | يبدو أن هناك مشكلة بشأن الأدوات الجراحية |
Benim bir çok düşüncem gibi ve kullandığım bir çok araç gibi, bunu bahçemde buldum. Ben bahçesine düşkün biriyim. | TED | مثل الكثير من أفكاري ، مثل الكثير من الأدوات التي أستخدم ، لقد وجدتها في الحديقة. أنا بستاني بارع للغاية. |
Hadi bu ameliyatlarda kullanılan bir takım aletlere bakalım. | TED | إذا لنأخذ نظرة على بعض الأدوات هذة تستخدم في هذا النوع من العمليات |
Kıyafetimi giyindikten sonra hep yaptığım gibi malzeme masasından aldım. | Open Subtitles | أخذتُه من مُنضدة الأدوات عندما ارتديتُ زيّي، مثلما أفعل دائماً. |
Sahip oldukları limitli gücü göstermenin tek yolu bazı eşyaları sahiplenmektir. | TED | والطريقة الوحيدة لفرض قوتهم المحدودة من خلال الأدوات التي يمكنهم تملكها. |
Eğer Red'in aletleri burda olsa , iddaa ediyorum direği kesebilirdik. | Open Subtitles | إذا أصبحنَا الأدوات الحمراء، رَاهنتُ بأنّني يُمْكِنُ أَنْ أُقلّلَ ذلك القطبِ. |
Bizi okyanus havzası genişliğinde yasa teklifinde bulunmaya olanak veren araçlara ve teknolojiye sahibiz. | TED | لدينا الأدوات والتقنيات الآن لتساعدنا بشكل أوسع على تغطية مبادرة في حوض المحيط |
Bu fotoğrafta, kızlara FGM uygulamak için kullanılan bazı aletler var. | TED | تُظهر هذه الصورة بعض الأدوات التي تُستخدم لإجراء تشويه أعضاء الإناث. |
Böylece cesetleri ve kurbanlarına poz verdirmek için aletlerini taşıyabilir. | Open Subtitles | هذا يتيح له نقل الجثث و حمل الأدوات لعرض الضحايا |