Merkezi üretim ile kalite kontrolünü sağlayabilir, kar marjını da katarak 80 dolarlık fiyat hedefini tutturabilirsiniz. | TED | ومع مركزية التصنيع يمكن السيطرة على جودة التحكم ويمكنك الوصول لقيمة 80 دولار مع تراكم هوامش الأرباح |
Şimdi, bu tamamen kar amacı gütmeyen bir kuruluş, toplanan bağışlardan, testler ve kit masrafları karşılandıktan sonra arta kalan para tekrar projeye aktarılıyor. | TED | إن هذا المشروع غير ربحي، لذا فكل الأرباح بعد تغطية تكاليف الاختبار والحقيبة يتم ضخها مجددا إلى المشروع. |
Bu mikro-girişimcilerin satış ya da kar yapmasının tek yolu seyyar arabalarındaki her şişeyi satmaları. | TED | الآن السبب وراء مقدرة الباعة الصغار على جني الأرباح هي أن عليهم بيع كل قارورة في عربتهم أو مقطورتهم. |
Hem bu arada para kazanmak için başka fikirlerim var. | Open Subtitles | كما أن لدي بعض الأفكار لتحقيق الأرباح في هذه الفترة |
Doğrusunu söylemek gerekirse mali destek toplamda, Kârdan 4 kat fazla. | TED | في الحقيقة، في المجموع فإن المعونات الحكومية أكبر بـ4 مرات من الأرباح. |
Bu sularda avlanma artacağı için kâr da artacak çünkü avlanma maliyeti düşecek | TED | وبذلك سيزيد الصيد في تلك المياه، وبالتالي ستزيد الأرباح لأن كلفة الصيد ستقل. |
İleride bu işten gelecek bütün kârlar dahil. | Open Subtitles | تتضمّن كلّ الأرباح المستقبلية من هذه المغامرة. |
Didinir, başarırsa kar'dan belli bir yüzde veririz ona. | Open Subtitles | سيحصل على أجر ثابت بالاضافة الى نسبة من الأرباح |
Bence, sağlanan o kar, tüm havayolları sektörünü ayakta tutuyor. | Open Subtitles | أعتقد أن تلك الأرباح هي ما تدعم صناعة النقل الجوي بأكملها |
Filmlerinizin nasıl kar edeceği hakkında söylediklerinizi düşündüm. | Open Subtitles | بدأت أفكر فيم قلته بأنك تريد أن تحقق أفلامك الأرباح |
kar amaçlı bir film yapmalısınız ve oradan kazandıktan sonra karı alıp 12 havarinin filmini yaparsınız. | Open Subtitles | تنتج فيلماً من النوع التجاري وبعد أن يحقق الإيرادات، تأخذ الأرباح وتنتج بها الإثنى عشر فيلماً عن الحواريين |
Bu eski parayı etkisiz kılarak karaborsadan kar elde edenleri temizler Almanları da Batıya bağlardı. | Open Subtitles | الذي من شأنه القضاء على الأرباح الفاحشة للسوق السوداء عن طريق تخفيض قيمة العملية القديمة ما سيُقيد الألمان بالغرب |
İnsanları umursamıyorlar. Onlar için tek önemli olan şey kar. | Open Subtitles | هم لا يَهتمّونَ بهؤلاء الناسِ لا يهمهم إلا الأرباح |
Tabii, vakıf fonundan biraz para çekip geleceğim. Şerif yardımcısı! | Open Subtitles | أجل دعيني أجلب بعض الأرباح من تبرعات الخير نائب الرئيس |
Kârdan hakkına düşeni almıyor musun? | Open Subtitles | ما المسألة ؟ هل هي عدم حصولك على نصيبك العادل من الأرباح ؟ |
kâr oranlarıyla. Eğer kâr oranlarıyla para kazanıyorsanız elbette en yüksek gelire sahip insanların olduğu yere gidersiniz. | TED | وإذا كنت تجني المال من خلال نسب الأرباح فإنك بالتأكيد، ستذهب إلى حيث الأشخاص ذوي الدخل الأعلى |
Kaydedilen kârlar % 8 oranında arttı... ve, bu trendin bu sektörde... önemli bir büyüme olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | إرتفعت الأرباح المسجلة ..بنسبة 8 في المئة وهذا الإتجاه يشير إلى أن ..هناك نمو كبير في هذا القطاع |
Eğer kazanırsak ihtiyacım olan parçaların ücreti dışındaki tüm kazancı sen alırsın. | Open Subtitles | وإذا ربحنا... خُذ كل الأرباح ناقص منها ثمن الأجزاء التي أحتاجها أنا. |
Yerkürenin uzak köşelerini aydınlatabilme gücü, büyük karlar için değil, bu büyük gezegenin insanlarının birbirlerini daha iyi anlamaları için. | Open Subtitles | القوة لتقريب زمايا الأرض الأربعة و ليس من أجل المزيد من الأرباح لكن من أجل تفاهم أكثر بين سكان هذا الكوكب الرائع |
Bundan elde ettiğiniz karı da daha fazla reklam satın almak için kullanırsınız. | TED | تجني الأرباح من شراء المزيد من الإعلانات. |
Oradan gelen kârla, karakolun karşısına donut dükkanı açtım. | Open Subtitles | أخذت تلك الأرباح وفتحت متجر دونات صغير في الشارع مقابل |
Söyleyebileceğim en iyi şey, limandan malları alıyor, ...satıyor, ve kârını cebe indiriyor. | Open Subtitles | افضل ما يمكننى قوله , انه يأخذ السلع المضبوطه فى الجمارك , يبيعها , ويجنى الأرباح |
Bu şirketin, kârlarından marjinal kazanç elde etmek için rotalarını değiştirmesi olanaksız. | Open Subtitles | مستحيل لهذه الشركة أن تغير مسارها الصحيح لربح هامشي في الأرباح جيني.. |
Yan taraftaki ana evde yaşıyoruz, burada fırında çalışıyoruz, tüm kazançlar da Lancester'dan daha fazla arsa almaya gidiyor. | Open Subtitles | نعيش في المنزل الرئيسي المجاور نعمل هنا في المخبز و جميع الأرباح نشتري بها أراضي إضافيه في مدينة لانكاستير |
- Çogunlukla emlak islerinden. Piyasadaki mülklerden. Akliniz oradaysa süpheli kazançlari yok. | Open Subtitles | أغلبها من تحقيق الأرباح، الأرباح السوقية ولا يوجد أي شبهة عليها تستدعي قلقك |
İpek ve baharat pazarının tüm kazançları şehrin süslenmesinde kullanılmıştır. | Open Subtitles | وهكذا، فإن الأرباح التي جاءت من السوق من الحرير والتوابل واستثمرت لتجميل المدينة مع روعة |
Sonra ben bahsi arttırırım, kazanır, kârı da bölüşürüz. Anladınız mı? | Open Subtitles | وبعدها أنا أراهن , ونكسب ثم نتقاسم الأرباح , حسناً ؟ |