Ancak, bu güçleri es geçerseniz, varacağınız noktanın, daha derin bir itici, ve problemin özü olan, zamanın kendisi hakkında ne düşündüğümüz olacağını düşünüyorum. | TED | لكن إذا تخترقون هذه الدوافع، تحصلون على ما قد يكون الدافع الأعمق لب المسألة, وهي الطريقة التي نفكر بها في الوقت نفسه. |
Ve gemi suyun, yüzeyinde gider. Ama bu arada derin sular, yani bilinçaltı dümeni yönetir. | Open Subtitles | بينما المياه الأعمق يُبحرُ اللاشعورُ الدفّةَ. |
Dedem çitlerin dışındaydı, ben de en derin yere gittim. | Open Subtitles | كان جدي يشاهدني من خلف السور، وذهبتُ لأقف في الصف في الجانب الأعمق. |
Evrenin en derin kanunlarıyla başa çıkabilecek beyin yapısına, nöron bağlantılarına sahip olduğumuzu iddia edebilir miyiz? | Open Subtitles | كيف نعلم أننا جاهزين لفهم القوانين الأعمق للكون؟ |
En geniş dereden en derin çukura. | Open Subtitles | من الشق الأرضى الأكثر إتساعا، إلى الأخدود الأعمق. |
Buraya gelmelisin en derin dürtülerine uyarak şimdiye kadar sessiz kalmış o dileğin peşine düşerek. | Open Subtitles | يجب أن تأتي إلى هنا بحثاً عن حافزِك الأعمق بحثاً عن تلك الأمنية |
Kadın ve erkeğin arasındaki en derin yakınlık özel bir şeydir ve gizli kalmalıdır. | Open Subtitles | الشكل الأعمق للألفة بين رجل و إمرأة يجب ان يكون امر سري وخاص جدا |
Sonra biz esas bombayı patlattık, bu da ikinci ve daha derin damarın dönüşümünü başlattık. | Open Subtitles | ثمّ فجّرنا القنبلة، التي بدأت تحويل العرق الثاني الأعمق. |
Ne diyorsun Russ? Yarın derin sulara açılalım mı? | Open Subtitles | أستتوجه إلى الأعمق في الماء با لغد يا راسل ؟ |
"En derin korkumuz, sonsuz bir güce sahip olmamızdır. | Open Subtitles | خوفنا الأعمق بأنّنا قويين خارجنطاق القياس |
İyice açılmaya başladığında daha derin sorunlara inebileceğiz. | Open Subtitles | وكلما زادت تقدماً, ربما نتمكّن من أن نسلّط الضون على المشاكل الأعمق كما انها تتحدّث أكثر |
Tehlikedeki yavruları yandaki daha derin gölete ulaşabilsin diye bir kanal kazmaya başlar. | Open Subtitles | لقد بدأ فى حـفر قـناه لتمكين صغاره المعرضين للخطر فى الوصول إلى الـبـِركه القريبه الأعمق |
Küresel ısınma deniz sıcaklıklarını artırdığından balıklar kıyılardan çok daha uzağa, daha derin ve daha soğuk sulara gitmeye zorlanabilir. | Open Subtitles | بقيام الاحتباس الحراري على رفع حرارة االبحار فقد يجبر السمك على الابتعاد أكثر عن الساحل إلى الماء الأعمق والأبرد |
Sanki ona en derin, en karanlık arzularını sunar cinsten. | Open Subtitles | هذا يبدو كأنها تقدم له رغباته الأعمق, والأحلك |
En derin noktasında yedi mildir, ancak ortalama olarak, yuvarlayacak olursak altı mil. | Open Subtitles | سبعة أميال في النقطة الأعمق و بالمتوسط ستة أميال |
En kişisel arzularını en derin korkularını bu odada anlatırdı. | Open Subtitles | أكثر رغباتِها العميقةِ مخاوفها الأعمق - هنا في هذه الغرفةِ |
Eskiden buraya gelir, en derin kısımlarına doğru kulaç atardım. | Open Subtitles | لقد اعتدت الخروج إلى هنا وأسبح إلى الجزء الأعمق |
Tribin en derin yerinde yani en uzaklardayken, küvette oturuyordum. | Open Subtitles | عندما كنت في أعمق جزء من الرحلة، الأعمق كليًّا، |
Geçirdiğim sıkıntılı gecenin altında daha derin bir şeyler arıyorsun. | Open Subtitles | انت تحاول أن تكتشف بعض المعنى الأعمق لحصولي على ليلتين سيئتين |
O benimdi olmasıdır Doğu Almanya, dünyanın en derin. | Open Subtitles | هذا لأننا نهبط إلى منجم معادن حفره الألمان .. الأعمق في العالم |