İyi haber bulaşıcı görünmemesi. | Open Subtitles | الأنباء الجيدة هى أنه لا يبدو أن الوضع معدى |
Ama iyi haber, ondan kurtulursan, | Open Subtitles | حسناً,أعني,الأنباء الجيدة هي يمكنكِ محو هذه الفكرة |
İyi haber şu ki, danışmanların şefi olarak ben aynı kısıtlamalara tabi değilim. | Open Subtitles | الأنباء الجيدة كرئيس للمستشارين لست محدودًا بنفس القيود |
Ah, iyi haber ise yatağında hiç cimex lectularius larva görmüyorum. | Open Subtitles | حسناً الأنباء الجيدة لا أرى أي يرقات عث فراشية |
Neyse, önce iyi haberi mi vereyim yoksa kötü haberi mi? | Open Subtitles | أتودون سماع الأنباء الجيدة أم السيئة أولاً؟ |
İyi haber, 7 kurşundan 4'ünü çıkarmayı başardık. | Open Subtitles | الأنباء الجيدة أننا إستطعنا بنجاح إخراج أربعة من سبع رصاصات |
İyi haber şu ki, sadece üç okul yaz sezonunda bu dersi veriyor. | Open Subtitles | الأنباء الجيدة أن هناك ثلاثة مدارس تعرض دروساً للجلسة الصيفية |
İyi haber, aramanızı büyük ölçüde daraltabilirim. | Open Subtitles | الأنباء الجيدة , قد أستطيع تضييق هذا البحث لك |
İyi haber eğer verdiğin istatistikler doğruysa böyle bir şeyin yaşanmasına daha 15,6 yıl var. | Open Subtitles | الأنباء الجيدة هي لو إحصائيتك حقيقية سيمر 15.6 عام آخرين قبل حدوث شيء كهذا مجدداً |
Şimdi, İyi haber , soğuk kanlı katil olarak bizi grev yok, | Open Subtitles | الأنباء الجيدة أنك لا تبدو لنا كقاتل متحجر القلب |
Fakat iyi haber şimdi göstereceğim bu küçük diskleri kullanarak kalbindeki deliği kapattık. | Open Subtitles | ولكن الأنباء الجيدة سوف أريها لك هنا سوف نستطيع سد الثقب بهذه الأقراص الصغيرة |
- Ama iyi haber şu ki eğer yanlış bir yerde kapana kısılırsa onu geri getirebiliriz. | Open Subtitles | ولكن الأنباء الجيدة أنه لو علقت في الجانب الخطأ، بوسعنا سحبه من هناك |
Ama iyi haber için buradayız ve iyi haber; bence insanın bu gerçek çabasının, değerlerdeki bu yoğun değişiminin neden ortaya çıktığını anlayabiliriz. | TED | لكننا هنا لأجل الأنباء الجيدة, و الخبر السار هو أن أعتقد أننا نستطيع استكشاف لماذا هذا الجهد البشري الجاد للغاية, هذا النشوء القوي للغاية من الأهمية. |
Çünkü iyi haber, haber değildir. | Open Subtitles | لأن الأنباء الجيدة لا تُعد أخبار |
İyi haber şu: Kimliğini belirledik. | Open Subtitles | حسناً الأنباء الجيدة لدينا هوية |
İyi haber Yargıç Crawford, savunmanın davanın düşürülmesi isteğini reddetti. | Open Subtitles | الأنباء الجيدة أن القاضي " كراوفورد " رفض طلب صرف الدفاع بالطبع فعل |
İyi haber Rosadale' de bugün sadece bir düğün var, alanımızı daralttık. | Open Subtitles | الأنباء الجيدة هناك فقط زفافٌ واحد. -حدّدَ اليوم في "رزودال"، تبدو تلك ضيقة -الأنباء السيئة؟ |
İyi haber, dirseğin çıkmamış. | Open Subtitles | الأنباء الجيدة ليس لديك كوع مكسور |
İyi haberi mi kötü haberi mi duymak istersin? | Open Subtitles | إذاً هل تريد الأنباء الجيدة أم السيئة ؟ |