Bağımsızlıklarını aldıktan sonra bazı Avrupa ülkeleri eski birimlere döndü. | TED | رجعت بعض الدول الأوروبية للنظام القديم فور حصولها على الاستقلال. |
Bu, Amerikan silâhlı kuvvetlerinin, Avrupa cephesindeki en büyük teslimiyetiydi. | Open Subtitles | أضخم عملية أستسلام جماعى للجيش الأمريكى فى الحملة الأوروبية بأسرها |
Beyrut'taki bütün Avrupa elçiliklerinden sonra soru sormak bana kalmış. Niye? Ha! | Open Subtitles | هل تعتقد أنه من السهل ملاجقة السفارات الأوروبية في بيروت من أجلك؟ |
Hangi Avrupalı firma ile görüştüğünü bulmak için her şeyi yapın. | Open Subtitles | أنت ستفعل أي شيء لتعرف إسم الشركة الأوروبية التي يتحدثون عنها |
Barış 1802 yılında sağlandı, ve diğer Avrupalı güçler yeni Fransız rejimini tanıdılar. | TED | تم تأمين السلام عام 1802، واعترفت القوى الأوروبية الأخرى بالنظام الفرنسي الجديد. |
Avrupa romantizminin köklerini görüyorsun... ve ama diğerlerinden çok farklıdır. | Open Subtitles | يمكنك رؤية الجذور فى الرومانسية الأوروبية وحتى الآن انها مميزة |
Ve sağ üst köşedeki gelen Avrupa uçuşlarının ardından, Doğu kıyısında herkesin uyandığını göreceksiniz. | TED | ثم ستشاهدون الناس جميعا تستيقظ في الشاطىء الشرقي، تليها الرحلات الأوروبية قادمة من الجانب العلوي الأيمن. |
Avrupa kültürü boyunca ve sonrasında Cyrus bir model olarak kaldı. | TED | وعلى امتداد الثقافة الأوروبية بعد ذلك، ظل كورش النموذج. |
Avrupa seçimlerinde, son Avrupa seçimlerinde, en geniş ve otuz yaşın altındaki genç nüfusuyla en çok gıpta edilen parti olduk. | TED | وفي الانتخابات الأوروبية، الانتخابات الأوروبية الأخيرة، أصبحنا أكبر حزب و الأكثر شعبية بين فئة الشباب تحت سن الثلاثين. |
Ve ulaştıklarında bu matematiksel ilmi Avrupa dillerinden birine tercüme etmeye muazzam bir ilgi vardı. | TED | وعندما وصلت كان هناك اهتمام كبير بترجمة هذه الحكمة إلى اللغات الأوروبية. |
Ayrıca bu sesler Avrupa dillerinde mevcut olan karakterlerle ifade edilemiyorlar da. | TED | وبالإضافة إلى ذلك، فان تلك الأصوات ذاتها لا تميل إلى أن يتم تمثيلها باستخدام الأحرف الموجودة في اللغات الأوروبية. |
Bu seyirci kitlesi için bunun Washington'dan Avrupa başkentlerine kadar ne kadar işlevsiz olduğuna dair detaya girmeme gerek yok. | TED | لا أحتاج أن أفسر لهذا الحضور مدى اختلال ذلك النظام، من واشنطن إلى العواصم الأوروبية. |
O kadar saygındı ki resmini Avrupa banknotlarına basmışlardı. Tabii o zaman için bu adeta bir lütuftu. | TED | كانو يحترمونه جداً، ووضعوه على العملة الأوروبية هذا عندما كانت تعتبر مجاملة مجاملة. |
Aslında, bu çok eski bir yaşam şekli ve dünyadaki Avrupalı olmayan kültürlerde hâlâ mevcut. | TED | في الواقع، إنها طريقة قديمة للعيش، ومستمرة الآن في العديد من الثقافات غير الأوروبية حول العالم. |
Daha önceleri karasız bakılan Avrupalı fikirler; büyük ölçüde, kabul görmeye başlamıştı. | Open Subtitles | الأفكار الأوروبية عن التقدم الاجتماعي التي أربكت الشعب فيما مضى أصبحت متقبلة بشكل واسع |
Seninle şu yeni Avrupalı şeyinle ilgili konuşmak istiyordum. | Open Subtitles | أردت التحدث إليك بخصوص طريقة الوداع الأوروبية التى تعلمتها |
Bob Avrupalı bir ilaç firması ile gizlice görüşüyor ve hangisi olduğunu bilmiyoruz. | Open Subtitles | بوب توماس إتفق مع أحد شركات العقاقير الأوروبية , جاك ولا نعرف إسم الشركة |
Orkinos avcılığı, Avrupa'da devlet desteği ile milyonlarda Euro menfaat elde eder. | Open Subtitles | الفساد والأكاذيب يسودان كل مكان تستفيد أساطيل صيد التونة من ملايين اليورو في الإعانات الأوروبية. |
Tuhaf Avrupai fişler bile olsa, ...bana mısın demiyor. | Open Subtitles | هل لديك احد تلك الأفياش الأوروبية الغريبة؟ احضريه |
O kontrolümüz dışında ve Avrupalılar onu tutuklamak istiyorlar. | Open Subtitles | انها خارج الشبكة، والسلطات الأوروبية تريد القبض عليها |
Bu bütün hafta boyunca, Avrupalıların mahallelerinden uzak durun. | Open Subtitles | طيلة هذا الأسبوع، ابتعدوا عن الأحياء الأوروبية |
Avrupanın geri kalanı ise pek bir şey yapmadan bakıyorlar. | TED | وباقي الدول الأوروبية تتأمل الوضع من دون القيام بشيء. |