kan damarlarının burun, kulak, boğaz ve böbrekleri etkilediği bir hastalık. | Open Subtitles | هذا المرض يصيب الأوعية الدموية ويؤثر على الأذنين، الأنف، الحلق، والكلى |
Yani cerrah bir lens kullanarak vücudun içine bakacak ve tümörün yerini, kan damarlarının yerlerini tek tek görebilecek. | TED | إذن فيمكن للجراح رؤية داخل جسم المريض، من خلال عدسات، حيثما يوجد الورم ، حيثما توجد الأوعية الدموية. |
Daha sonra bu iskeleti karaciğer hücreleri ile dolduruyoruz, böylece organdaki damar ağını korumuş oluyoruz. | TED | بعد ذلك نقوم بإعادة ملء الكبد بالخلايا، محافظين على تفرعات الأوعية الدموية. |
Nitrik oksit kan damarlarını genişletir, böylece kan basıncını düşürür. | TED | ماذا يقوم اكسيد النتريك بفعله هو توسعة الأوعية الدموية مما يسبب إنخفاض في ضغط دمك |
Geniş ve dar kan damarları bu oyuklardan içeri girerler. | TED | حيث تدخل الأوعية الدموية الكبيرة والصغيرة من خلال هذه الثقوب. |
damarlar ve sinir hücreleri çok derinde yer aldıklarından gittikçe büyüyen çürük henüz acıtmaz. | TED | حيث أن الأوعية الدموية والأعصاب في أسناننا مطوّقة بعمق، في هذه المرحلة، التجويف المتّسع لا يؤلم. |
Yüzümüzün derisinin altında zengin bir kan damarı ağı olduğunu biliyoruz. | TED | ونحن نعلمُ أن تحت بشرة الوجه لدينا، هناك شبكة غنية من الأوعية الدموية. |
Üç boyutlu Vasküler canlandırma yapar mısın? - Buna gerek var mı? | Open Subtitles | أيمكنني الحصول على صور ثلاثية الأبعاد لإعادة إعمار الأوعية الدموية |
Bu damarların çoğunu, hala anne rahmindeyken oluşturuyoruz. | TED | و تتكون معظم تلك الأوعية الدموية لدينا ونحن مازلنا في رحم الأم. |
Bu tamamen temel fizyolojik bir ilke. Bir sonraki adımımız kan damarlarının genişlemesine bakarak devam etmekti. | TED | لذا ما قمنا به فيما بعد هو انتقلنا إلى النظر في توسيع الأوعية الدموية. |
Kan akışında, kan damarlarının genişlemesinde değişme yok. | TED | لا يوجد أي تغيير في تدفق الدم، في توسع الأوعية الدموية. |
Gri renktedir. Bu dış tabaka, insan beyninin etrafındaki, olağanüstü damar sistemidir. | TED | وهو يبدوا رمادياً. وهذه الطبقة الخارجية ، عبارة عن شبكة من الأوعية الدموية. وهي مدهشة ، وتحيط بالدماغ البشري. |
Glikoz damar düzeninin baskın bir parçası haline gelir ve glikoza duyarlı hale gelirsiniz. | TED | ويصبح الجلوكوز جزء مهيمنا في الأوعية الدموية فتصبح في الأساس قليل الاحتمال للغليكوز. |
Vücuda güç veren damar sistemi enerji dağıtan petrol ve gaz boru hatları | TED | الأوعية الدموية التي تغذي الجسم هي خطوط أنابيب النفط والغاز وشبكات الكهرباء، |
Burada, canlı bir farenin beynindeki kan damarlarını görüntülüyoruz. | TED | هنا، نتصور الأوعية الدموية في مخ فأر حي. |
kan damarlarını kırmızı ile işaretledik ve beyni çevreleyen BOSu ise yeşil renkte. | TED | قد قمنا بتمييز الأوعية الدموية باللون الأحمر، والسي إس إف الذي يحيط المخ سوف يكون أخضرًا. |
Oğullarınızın kan damarları küçücük musluklar gibi ancak kaybedilecek çok kan var. | Open Subtitles | الأوعية الدموية لطفليكما مثل الحنفيات الصغيرة مع الكثير من الدم الذي سينزف. |
Kılcal damarlar yoluyla daha geniş kan damarlarına ulaşırlar ve kemiği terk ederler. | TED | من خلال الشعيرات الدموية، تصل الخلايا الجديدة لأكبر الأوعية الدموية وتغادر العظم. |
Pankreas tümöründe çok az kan damarı vardır. | TED | للأورام السرطانية في البنكرياس عدد قليل جداَ من الأوعية الدموية. |
Yeni bir Vasküler metadoloji konferansı için buraya gelmiştim. | Open Subtitles | أنا هنا من أجل مؤتمر منهجية الأوعية الدموية الجديدة |
Normal morlukların sebebi derinin altındaki damarların kesilmesidir. | Open Subtitles | الكدمة العادية تحدث عندما ينحسر تدفق الأوعية الدموية تحت الجلد |
Yaralar, sargı bezi için çok büyükmüş yani damara ulaşmak için bıçak kullanılmış. | Open Subtitles | كانت الجروح عالية للغاية لأجل المِرفأة، لذا فإنّهم إستخدموا السكّين للدخول إلى المجال الأوعية الدموية |
Damarlarda inflâmasyon varsa Trenton'dan gelen MR'larda hata yok demektir. | Open Subtitles | إن كانت الأوعية الدموية ملتهبة فسيتفق هذا مع ما رأينا |
Anevrizmayı kesmek için 45 dakikam olacak. | Open Subtitles | سيكون لدي 45 دقيقة لقص تمدد الأوعية الدموية |
Dikkatli davranmamız gereken Anevrizmanın yeri burası. | Open Subtitles | موقع تمدد الأوعية الدموية هو مايجعل الأمر صعباً |