Lech Walesa'nın bir milyon Sovyet askerini Polonya'dan çıkararak, bildiğimiz üzere Sovyetler Birliği için sonun başlangıcı oldu. | TED | و ساعدت ليك فاوينسا لطرد واحد مليون جندي سوفييتي من بولندا و نهاية الإتحاد السوفييتي كما كنا قد عهدناه. |
Bulgakov’un hikâyesi yazıldığı yerde geçiyor yani Stalin döneminin zirvesindeki Sovyetler Birliği'nde. | TED | حيث تدور أحداثها في نفس مكان كتابتها وهو الإتحاد السوفييتي في ذروة حكم ستالين |
Sovyetler Birliği bunu kabul edemezdi, bunun Amerikalılar adına saldırgan bir eylem olduğuna inanıyorlardı. | Open Subtitles | لم يستطع الإتحاد السوفييتي ،تقبل ذلك معتبرين ذلك عمل عدواني من جانب الأميركيين |
Ama ilk kamerayı SSCB yollamıştı. | Open Subtitles | لكن الإتحاد السوفييتي هو أول من أرسل كاميرا |
Sadece 1942'de, İngiltere ve Sovyetler Birliğine yardım taşıyan 1000'den fazla gemiyi U-Botlar batırdı. | Open Subtitles | في عام 1942 فقط، قامت الغواصات بإغراق أكثر من ألف سفينة متجهة لإنجلترا و الإتحاد السوفييتي |
Silahlanma yarışı, Sovyetler Birliği'nin ağır takviye bombalarıyla başladı. | Open Subtitles | سباق التسلح بدأ من الإنشاء الضخم للقاذفات الذي بدأه الإتحاد السوفييتي |
Sovyetler Birliği, verdiği bu tepkiyle olası bir nükleer savaş ihtimalini arttırdı. | Open Subtitles | الإتحاد السوفييتي رد بخطوة على الطريق " " نحو نشوب حرب نووية |
1980'lerin başında, ABD ve Sovyetler Birliği destansı bir mücadelenin içinde hapsolmuştu. | Open Subtitles | بأوائل الثمانينات إشتبكت الولايات المتحدة الأمريكية و الإتحاد السوفييتي بصراع ملحمي |
Ama Sovyetler Birliği'nde sürekli bir tehlike var. | Open Subtitles | ولكن في الإتحاد السوفييتي الخطر كان .دائما محدق |
Hedef aldığımız kuruluşlar başlıca, eski Sovyetler Birliği'nden olan Rusça konuşan kişilerden oluşuyor. | Open Subtitles | الـ، المؤسسة الإجرامية التي نستهدفها تكونت من أشخاص ناطقين بالروسية من الإتحاد السوفييتي السابق |
1991'de Sovyetler Birliği'nden bağımsızlığını ilan etti. | Open Subtitles | و في عام 1991 اعلنت استقلالها عن الإتحاد السوفييتي |
Sovyetler Birliği çöktüğünde oraya özelleştirme planlarıyla ekonomistler yolladım, ve aslında onlarda eksik olan sosyal güvendi. | TED | قمنا بإرسال الاقتصاديين إلى الإتحاد السوفييتي محملين بخطط للخصخصة وقت انفصاله ووقت كان أكثر ما ينقصهم هو الثقة الاجتماعية. |
1981'den önce, Ilizarov cihazı yalnızca Sovyetler Birliği'nde kullanılıyordu. | Open Subtitles | كان جِهاز"إيليزروف "يُستخدم سابقاً حصرياً في الإتحاد السوفييتي قبل عام 1981 |
Sovyetler Birliği'nin dağılmasının öncesinden kalmış. | Open Subtitles | "إنها مصنوعة قبل تفكّك "الإتحاد السوفييتي |
Evet, eski Sovyetler Birliği'nde olduğu gibi. | Open Subtitles | أجل مثل الإتحاد السوفييتي السابق |
Sovyetler Birliği'nde boşanan bir sürü kişi var. | Open Subtitles | .الطلاق كثير في الإتحاد السوفييتي |
Sovyet İstihbarat Servisinin bildirdiğine göre geçen 24 saat içerisinde cephede önemli bir değişiklik yaşanmadı. | Open Subtitles | تقرير مكتب الإتحاد السوفييتي. لا تغيرات مهمة في الجبهة. في آخر 24 ساعة. |
Ancak Sovyet Lideri Leonid Brejnev ve ABD Başkanı Nixon döneminde iyileşen ilişkilerle birlikte SSCB ve ABD, rekabetten çok işbirliğine yöneldi. | TED | ولكن من أجل تحسين العلاقات تفاوض رئيس الوزراء السوفييتي ليونيد بريشنييف ورئيس الولايات المتحدة نيكسون اتجه الإتحاد السوفييتي والولايات المتحدة نحو التعاون بدلا من التنافس. |
Kâfir Sovyetler Birliğine ve Doğu Avrupa'ya doğru acımasız yürüyüşlerine bakın. | Open Subtitles | إنظروا إلى الإتحاد السوفييتي الملحد ومسيرتهم التي لا هوادة فيها في جميع أنحاء أوروبا الشرقية |
Bana CIA'in Sovyetler Birliği Planlama Müdürü Richard Patterson'un operasyonun mimarı söylendi. | Open Subtitles | قيل لي أن رئيس وكالة المخابرات المركزية للتعامل مع الإتحاد السوفييتي -ريتشارت باتيرسون) كان المنظم للعملية) |