Benim için bu, cezaevindeki zorunlu programlar değildi. | TED | بالنسبة لي، لم يكن بسبب البرامج الإجبارية داخل السجن. |
Psikiyatrla zorunlu seansına gittin mi? | Open Subtitles | هل حضرتِ جلستكِ الإجبارية مع الطبيب النفسي؟ |
Köstebek bulunana kadar Postahane'deki herkes zorunlu gözetim altında. | Open Subtitles | جميع من بالمكتب تحت المُراقبة الإجبارية حتي يعرفوا مصدر التسريب |
Ama bu ülkede zorunlu olan bir sürü şey var. | Open Subtitles | لكن هناك الكثير من الأشياء الإجبارية لمواطني هذه الدولة |
Devlet tarafından kontrol edilen fahişelikte, ticari seks yalnızca yasal olarak belirlenmiş alanlarda gerçekleşebilir ve seks işçileri kayıt ve zorunlu sağlık kontrolleri gibi özel kısıtlamalara uymakla yükümlüdürler. | TED | ففي الدول التي تشرع الدعارة التجارة بالجنس يمكن أن تحدث فقط في بعض المناطق أو الأماكن المعينة قانونيا، حيث يتم إجبار محترفي الجنس بالامتثال لقيود خاصة، مثل التسجيل والفحوصات الطبية الإجبارية. |
Yüzünü sadece zorunlu kayıtlarda gösterdi. | Open Subtitles | يظهر وجهه فقط في الفحوصات الإجبارية |
Dikkatimizi vermemiz gereken diğer küresel meselelere -- gıda güvencesi, su güvencesi, ev güvencesi, zorunlu göç -- baktığımda, hâlâ daha bu problemleri nasıl çözeceğimizi tam olarak bilmediğimizi görüyorum. | TED | و عندما أنظر للمواضيع الدولية الأخرى التي تتطلب اهتمامنا هذا القرن -- الأمن الغذائي، الأمان المائي، الأمن الوطني، الهجرة الإجبارية -- أرى إننا بالتأكيد لا نعرف كيف سنعالج كل هذه المشاكل حتى الآن. |