Affedersin ama burada bir nebze minnettarlık fena olmaz. | Open Subtitles | أعذرني، لكن أعتقد أني أستحق القليل من الإمتنان |
Augustine ve Annem minnettarlık ve para hırsı arasında kalmışlar. | Open Subtitles | أوغسطين و مـامي يتمزقان بين الإمتنان و الجشع. |
Ama, hepsi bitince bana minnettar olacaksın. | Open Subtitles | الشيء المدهش كم الإمتنان الذي ستكنه لي عندما ينتهي كل هذا |
Gözlerindeki o minnet duygusunu görünce insan kendini İsa gibi hissediyordur herhalde. | Open Subtitles | ترى نظرة الإمتنان في أعينهم، وتتخيل نفسك السيد الخلوق |
Çok minnettarım. Basınç kalibresi sıkışmış. | Open Subtitles | لك جزيل الإمتنان قياس الضغط الخاص بك عالق |
Hayır sen övgü istiyorsun ve bunu yapmadan önce istiyorsun ve yine de yapmıyorsun ama hala övgüyü alabiliyorsun. | Open Subtitles | كلّا، لقد أردت الإمتنان وقد سلبته قبل أن تفعلها، ومن ثمّ، لم تفعلها، ولكن لا زلت تتوسّل لأخذ الإمتنان. |
Doğru şartlar altında ve yeterince zamanla, ...minnettarlık, tapınmaya dönüşebilir. | Open Subtitles | في ظل الظروف المناسبة و مع ما يكفي من الوقت الإمتنان يمكن أن يتحول إلى عبادة |
Sen de hiç minnettarlık duygusu yok. | Open Subtitles | لقد فعلت لك معروف كبير وأستحق بعض الإمتنان |
O yüzden bana biraz minnettarlık gösterip hakkındaki büyük sırrı bana söyleyebilirsin. | Open Subtitles | . لذا , يمكنك ان تُضهر لي بعض الإمتنان . و ان تُخبرني عن السر الكبير حيالك |
Eğer bu seferlik bana yardım ederseniz, size minnettar kalırım. | Open Subtitles | إن ساعدتموني في هذه المحنة فسأكون في غاية الإمتنان |
Eğer bu seferlik bana yardım ederseniz, size minnettar kalırım. | Open Subtitles | إن ساعدتموني في هذه المحنة فسأكون في غاية الإمتنان |
Belki minnettar olmak nelere sahip olduğumuzu bilmek demektir. | Open Subtitles | ربما الإمتنان هو إدراك ما نملكه في الحياه |
minnet borcu ödemek için tropik tatlardan iyisi bulunmaz. | Open Subtitles | لا شيء يمكنه أن يعبر عن الإمتنان أكثر من نكهة إستوائية |
Ona minnet duyman çok doğal, ama bence minneti başka bir şeyle karıştırıyorsun, aşk gibi. | Open Subtitles | لمن الطبيعى أن تشعرى بالإمتنان له ولكن أعتقد أنكٍ تقومى بالخلط بين الإمتنان وشئ آخر كالحُب |
Sana saygı ve minnet duyuyoruz, Üstad. | Open Subtitles | لديك منّا كلّ الإمتنان و الإحترام، حضرتُك |
Her neyse, yaptıklarınız için çok minnettarım. | Open Subtitles | على أيّ حال، انا في غاية الإمتنان على ما قمت به |
Toplantılarda daha çok konuştuğun için bütün övgüyü sen topluyorsun. - Ne oldu? | Open Subtitles | أنتَ تتحدث بشكل أكبر في الإجتماعات لذلك تحظى بكل الإمتنان. |
Sosyal dayanıklılığı artırmanın en iyi yolu şükran. | TED | والآن هناك طريقة رائعة لزيادة المرونة الإجتماعية وهي الإمتنان |
Ve tam da övgü alma vakti Harvey'nin ofisine uçtun. | Open Subtitles | و بعدها طرتي بها إلى مكتب هارفي فقد لأخذ الإمتنان |
Başkalarının takdirine ihtiyaç yoktur. minnettarlığa ihtiyaç yoktur. | TED | إننا لا نحتاج التقدير . لا نحتاج أى الإمتنان. |
Senin Minnettarlığın bu mu? | Open Subtitles | هل هذا الإمتنان لك ؟ |
Demek istediğim arada bir takdir edilmek iyi olurdu. | Open Subtitles | حسناً, أرى فقط أنّ إظهار القليل من الإمتنان من حين لآخر سيكون أمراً لطيفاً |
Gözlerinin içindeki minneti gördüğünde, insan kendini İsa gibi hissediyordur herhalde. | Open Subtitles | ترى نظرة الإمتنان في أعينهم، وتتخيل نفسك السيد الخلوق |
Şeytanî ameller cezayı güzel ameller ise Minnettarlığı hakeder. | Open Subtitles | الأعمال الشريرة تستحق العقوبة والأعمال الجيدة تستحق الإمتنان |
Bu kabus başladığından beri aile deme şerefini yaşadığım insanlara olan minnettarlığımı tam olarak aktaramıyorlar. | Open Subtitles | ..عن الإمتنان الذي في قلبي ..لأولئك الذين كان شرفاً لي أن أدعوهم بعائلتي منذ بداية هذا الكابوس |
Hey. Öncelikle, Bizi aldığınız için minnettarız. | Open Subtitles | أنظر، قبل كل شئ نحن بغاية الإمتنان من أجل التوصيلة |