Ve eğer bu Gülümsemeyi veremiyorsanız o iletişimi sağlayamamış olursunuz. | Open Subtitles | و إذا كنت غير قادر على الابتسام فلن تكون قادراً على ذلك التفاعل |
Gerçekten nazik olmak gülümsemek, yolda selam vermek, biri konuşurken tamamen dinlemek gibi küçük şeyler yapmaktır. | TED | أن تكون دمثًا بحق يعني فعل الأمور البسيطة، مثل الابتسام وإلقاء التحية في الممرات، والإنصات جيدًا عندما يحدثك شخص ما. |
Seni bu kadar mutlu eden ne? gülmeyi bırak da ye. | Open Subtitles | مالذي يجعلك سعيدة لهذه الدرجة توقفي عن الابتسام وتناولي إفطارك |
Ona bu dünyada gülümsemeye değer bir şey olmadığını söyledim. | Open Subtitles | لقد قلت له، ليس هناك في هذا العالم ما يستحق الابتسام |
Bir dakika önce yüzünde bir gülümseme yakaladım ve öpmeyi denesem mi diye düşündüm. | Open Subtitles | قبل دقيقة ، عندما دفعتكِ إلى الابتسام اعتقدتُ أنه يجب أن أحاول الحصول على قبلة |
Hadi kedicik, gülümse biraz. | Open Subtitles | هلا انهينا عملنا الان؟ ايتها الهره حاولي الابتسام قليلاً |
Her ne kadar kendi kanından biraz verilmesi için Ernie'yi yukarı yolluyor olsak da, kendimi gülümsemekten alamadım. | Open Subtitles | ليستعيد بعضاً من دمه لم أستطع منع نفسي عن الابتسام |
Gülümsemeyi unutma ve rahat görün. | Open Subtitles | لا تنسى الابتسام وان تبدو مسترخيا |
Ara sıra Gülümsemeyi dene. İnsanlar senden nefret ediyor! | Open Subtitles | حاولى الابتسام ولو قليلاً الناس تكرهك |
Lütfen Gülümsemeyi keser misin? | Open Subtitles | هلاّ توقفتِ عن الابتسام من فضلك ؟ |
Bir sürü sebebi var. Bir penguen gördüğünde gülümsemek gelir içinden. | Open Subtitles | لا أعلم اسباب كثيره ، احده بأنك لا تستطيع ان تتوقف عن الابتسام وانت تشاهدهم |
Bir penguen gördüğünde gülümsemek gelir içinden. Ayrıca derilerinde o şık smokin durur hep. | Open Subtitles | لا أعلم اسباب كثيره، احده بأنك لا تستطيع ان تتوقف عن الابتسام وانت تشاهدهم |
Tek yapman gereken gülümsemek sonra yavru köpeğe dönüşüyor. | Open Subtitles | كل ما عليكِ فعله هو الابتسام له و سوف يصبح كـ الجرو |
Ben gülmeyi tercih ettim. Siz bana yardım etmek. Hadi. | Open Subtitles | وأنا أختار الابتسام وأنتم تساعدوني في ذلك |
gülmeyi kes! -Gülmüyorum. Onlar iş arkadaşlarım. | Open Subtitles | توقفي عن الابتسام إنني لا أبتسم ولكن هؤلاء الأشخاص من العمل |
Ona bu dünyada gülümsemeye değer bir şey olmadığını söyledim. | Open Subtitles | لقد قلت له، ليس هناك في هذا العالم ما يستحق الابتسام |
Evet, zorla gülümsemeye çalışıp sonunda sahiden mutlu olmak gibi. | Open Subtitles | نعم، كإجبار نفسك على الابتسام حتى تشعر بالسعادة. |
# Suratımda duruyor Kocaman bir gülümseme | Open Subtitles | لا أستطيع حتى ? ? منع نفسي من الابتسام ? |
gülümse it herif. İnsanlar vuruldu. | Open Subtitles | واصل الابتسام أيّها الأحمق لقد أصيب أشخاص |
gülümsemekten mutluymuşuz gibi davranmaktan bıktım usandım. | Open Subtitles | تعبت من الابتسام. تعبت من تمثيل أننا سعداء. أنا فقط لا أريد الذهاب إلى الحفل. |
# Hayat kokar gül gibi | Open Subtitles | منع نفسي من الابتسام ? ? الحياة كرائحة الورود ? |
Ama işler zorlaştıkça sorunlarla başa çıkma yeteneğin gülümseyip her şey yolundaymış gibi davranmaktan 100 kat daha güçlüdür. | Open Subtitles | لكن قدرتك على تخطي الأمر عندما يزداد صعوبةً، هي أقوى بكثير من الابتسام والتظاهر بأن الأمور على ما يُرام. |
Baban için gülümsemelisin, onu suçlama. | Open Subtitles | يجب عليك الابتسام لوالدك لا تقم بـ لومه |
Çıktığımızdan beri sırıtmayı kesmedin. Senin kurbanın kim? | Open Subtitles | لم تكفي عن الابتسام منذ خرجنا، من هو ضحيتك؟ |
Sanırım o kadar Gülmekten yüzüm gerçekten ağrıyor. İçki? | Open Subtitles | وجهي يؤلمني من كثرة الابتسام أتريدين شرابًا ؟ |
İçten bir gülüşü kesinlikle yenemezsin, John. | Open Subtitles | انت لا تستطيع الابتسام ابتسامة صغيرة , جون |
İhanet etmek istediğin bir surata gülümseyebilir misin Efendi Blood? | Open Subtitles | هل يمكنك الابتسام بوجه رجل تنوي خيانتة,سيد بلود؟ |
Siz ise geri kalanı için sadece kasabaya gidip gülümsüyorsunuz. | Open Subtitles | و بالبقية ، كل ما عليكما فعله هو السير بالمدينة و الابتسام للناس |