| İçine 3 dolarlık bir LED lambası ve bizim sinyal işleme teknolojisini yerleştiriyoruz. | TED | نركب مصباح الثنائي قيمته 3 دولارات امريكية نضع تقنية معالجة الاشارة الخاصة بنا |
| O sinyal bize zekanın işareti olarak güçlendirilmiş olarak geri gönderildi. | Open Subtitles | هذه الاشارة عادت الينا بصورة اكبر ضخامة رسالة غير مخطئة عاقلة |
| Bunu geçitten yollacağım ve bana, güvenli olduğuna dair bir işaret yollamanızı bekleyeceğim. | Open Subtitles | سأرسل هذا عبرها واتوقع ان ترسلوا نوعاً من الاشارة أنه من الآمن عبورها |
| İşaret dilini ne kadar çabuk öğrendiğini bir görmeliydin, anne. | Open Subtitles | ويجب ان تري كيف تعلمت لغة الاشارة بسرعه ايضا، امي. |
| Bir düşünün; araç radyo sinyali aldığında yazılım tarafından işlenir. | TED | فكروا بالأمر. عندما تتلقى السيارة إشارة راديو تتم معالجة الاشارة بواسطة برنامج. |
| Bu şehirde her ne oluyorsa sebebi bu sinyal değil. | Open Subtitles | مهما يحدث في هذه البلدة فتلك الاشارة ليست هي السبب |
| sinyal aktif bir solucan deliğinin yarattığından binlerce kez daha zayıf olacaktır. | Open Subtitles | الاشارة أضعف بالاف المرات من الحدث الذي تسبب به الممر الدودي النشط |
| Size söylüyorum, sinyal en yakın telefon kimdeyse ona göre hareket ediyor. | Open Subtitles | أخبرتك، الاشارة تبقى تتحرك هذا يتوقف على الذي حصل على أقرب هاتف |
| Ve bu sinyal tekrar yüksek-hızlı veri akışına dönüştürülüyor. | TED | و الاشارة الكهربية يتم تحويلها مرة اخرى الى دفق بيانات عالي السرعة |
| Consuelo Baron Gruda'dan kurtarıIıncaya, kadar sinyal verilmeyecek. | Open Subtitles | لايجب اعطاء الاشارة حتى ننقذ كونسيلا من البارون احترس |
| İkiniz sadece bir işaret verin, uyku şurubu her yerde. | Open Subtitles | انتم فقط اعطونا الاشارة وعصير ليلة ليلة في كل مكان |
| Annemin işaret dili dersinin mezuniyetinde o çantayla çekildiği bir fotoğraf var bende. | Open Subtitles | لدي صورة لإمي وهي ترتدي الحقيبة في حفل تخرج لغة الاشارة الخاص بها |
| Sonuç olarak talimat amaçlı işaret cihazlarını kaldırdık. ve bilgilendirme amaçlı cihazlara daha fazla yoğunlaştık. | TED | لذلك نحن نتحرك بعيدا عن أجهزة الاشارة التعليمية، ونحن نركز الآن أكثر على الأجهزة الإعلامية. |
| Koko'ya işaret dili ile iletişim kurması öğretilmişti. | TED | لقد تم تعليم كوكو للتواصل بلغة الاشارة. |
| sinyali her gemiye ulaştırmak için uydulardan yansıtmak gerekir. | Open Subtitles | ستحتاج الى أقمار قادرة على تحليل هذه الاشارة للاتصال بهذه السفن |
| Dünyadaki kavisler onu engeller. O sinyali uzay gemilerine nakletmek için uydulara ihtiyacınız olur. | Open Subtitles | ستحتاج الى أقمار قادرة على تحليل هذه الاشارة للاتصال بهذه السفن |
| sinyali gözlemek için diğer istasyonlarla birlik şart. | Open Subtitles | الوسيلة الوحيدة لمراقبة الاشارة هو ان نتعاون مع المحطات الاخرى |
| Evet, beni kilit altına alabilirsiniz ama işareti size asla vermem. | Open Subtitles | نعم, يمكنك حبسي لكنني لن أعطيك الاشارة أبدا |
| sinyalin izini sürdük. Bagaj bölümünde bulduk. | Open Subtitles | اتبع الاشارة اعثر عليها في منطقة الأمتعة |
| Endişeleniyor, saatine bakıyor... zamanı ayarlıyor ve kırmızı ışıkta geçiyor. | Open Subtitles | إنه قلق، ينظر إلى ساعته ، يتأكد من الوقت يعبر بالرغم من أن الاشارة حمراء |
| Titreşim sinyalini geleceğe gönderince, bağlantı kurmuş olacağız. | Open Subtitles | عند ارسال الاشارة المتفق عليها لمستقبلنا و الممر سوف نكون امنين |
| - Bu da neyin nesi? - Bu imkânsız! Yeşil ışık yanıyordu. | Open Subtitles | ان الاشارة خضراء من المستحيل ان يرتفع الجسر |
| Onu ima etmek istememiştim. | Open Subtitles | لم أقصد الاشارة الى ذلك |
| Demeye çalıştığım şey şu ki Sinyale ulaştıysak belki bir çıkış yolu bulabiliriz. | Open Subtitles | ربما ثقبا ؟ لا كل ما اقوله هو اذا وجدنا مصدر الاشارة ربما نكتشف شيئا ما |
| Kör müsün, kırmızı yanıyor! | Open Subtitles | هذه ليست مزحة -لا يمكن أن تكون أكثر حذرا؟ -ألم ترا الاشارة الحمراء |
| - İşaret dilini öğrenebilirsin. - İşaret diliyle birbirinize bir kelime bile söyleyemesiniz. | Open Subtitles | ستتعلم لغة الاشارة لاتستطيع قول اي شيء. |
| Sinyaller gayet düzgün geliyor ve zaten öyle de olması gerekiyor. | Open Subtitles | الاشارة مازالت تمر منه بشكل ثابت والتي من المفترض أن تفعله |