Onlara, basın ofisinde halledildiğini söyle. | Open Subtitles | أخبرهم أن هذا يتم التعامل معه من خلال المكتب الاعلامي |
9'da basın ofisiyle görüşmeniz var... ve Başkan, sabah yapacağı açıklamaya katılmanızı istiyor. | Open Subtitles | لديك موعد في التاسعة صباحاً مع المكتب الاعلامي والرئيس يريدكِ أن تحضري الاجتماع الصباحي |
Çünkü, basın ve halkla ilişkiler danışmanım bugün bir toplantı için Manhattan'dan buraya gelecek. | Open Subtitles | لأن منسقي الاعلامي قد طار الى هنا للقائي من مدينة مانهاتن |
Latham bu gece oldukça sessiz.., ... şehirlerinde meydana gelen olağan dışı olayları ve medya ordusunu tartışmaktalar. | Open Subtitles | بالواقع، لاثام هادئة نسبياً الليلة باعتبار الحضور الاعلامي الهائل الذي انهال على هذه البلدة الجذابة. |
Ve eğer bilirsek ki bir yaratıcı çalışma ile belirli bir tür medya aracına yerleştirerek ürünleri taşırsınız işimizi yapmışız demektir. | Open Subtitles | وإذا كان لنا أن نعرف بأنك تروج المنتجات ببعض الابداع المدمر ووضعته بشكل من الاسلوب الاعلامي على السيارات |
Birgitte Nyborg'un kamuoyu uzmanı Kasper Juul'la çıkıyorum. | Open Subtitles | انا وكاسبر يول مستشار بيرغيت نيبورغ الاعلامي |
Başbakan'ın basın danışmanıyla çıkmış olmasının bununla ilgisi var mı? | Open Subtitles | هل لخليلها المستشار الاعلامي علاقة بعودتها على رأس العمل؟ |
Keşke ben de Başbakan'ın basın danışmanıyla çıksaydım. | Open Subtitles | اتمنى لو كنت على علاقة بالمستشار الاعلامي لرئيسة الوزراء |
Liberallerin basın danışmanının dediğine göre Hesselboe seninle konuşmak istiyormuş. | Open Subtitles | المستشار الاعلامي للليبراليين يقول ان هيسلبو يود الحديث معك |
basın Sözcüsü olarak başka birini arıyorlar. | Open Subtitles | لست المرشح الوحيد للترقية يتباحثون امر شخصا اخر لمنصب الناطق الاعلامي |
- basın sözcüsü görevi için başkasıyla ilgileniyorlar. | Open Subtitles | يتباحثون امر شخصا اخر لمنصب الناطق الاعلامي |
basın sekreterimin sokak oratasında soğuk kanlılıkla öldürüldüğü günün ertesine silah lobisine muamele çekmemi mi bekliyorsunuz? | Open Subtitles | تريدون أن أتملق لوبي السلاح اليوم التالي بعد أن قتل مسلح سكرتيري الاعلامي وسط الشارع بدم بارد |
basın sekreteri araba hırsızlığında ölüyor. | Open Subtitles | المتحدث الاعلامي للرئيس يموت في سطو مسلح لسيارته |
Heyecan vericiydi. medya çılgınlığını besleyen küçük dükkanımız. | Open Subtitles | اليس ذلك مثيرا ان تتسوق حول الهياج الاعلامي |
Johnson Johnson grubunun medya yöneticisiydi o. | Open Subtitles | كان هذا المستشار الاعلامي لشركة جونسون جونسون |
Martin, senin medya bilginden bahsetmeme hiç gerek yok. | Open Subtitles | الآن انظر يا مارتن ، أنا متأكد أنه لا يتوجب علي أن أخبر أحدا لديه تدريبك الاعلامي |
Ama burada polisler, kumarhaneler ve medya benim kontrolümde. | Open Subtitles | ولكن هنا, انا مسيطر على الشرطة الكازينوهات, الوسط الاعلامي |
Bazıları bu sayının çok büyük olduğunu düşünüyor, medya lobi uzmanları olan ancak telif hakkı matematikçileri bunu her yıl enflasyonlar birlikte hesaplanmamasına şaşırdılar. | TED | يعتقد بعض الناس أن هذا الرقم كبير نوعا ما لكن رياضيي حقوق النشر الذين هم خبراء باللوبي الاعلامي متفاجئين تماما لأن الامور لم تتفاقم برغم ارتفاع معدلات التضخم كل عام |
kamuoyu uzmanına ters ters bakarken güzel pozlarını çektim. Resmen sinir olmuş. | Open Subtitles | حصلت على لقطات مثيرة لها وهي تبحث عن مستشارها الاعلامي |
kamuoyu uzmanım geçen hafta ayrıldı. "Onu kovdum"un kibarcası yani. | Open Subtitles | مستشاري الاعلامي غادر الاسبوع الماضي وهي طريقة مؤدبة بدل ان اقول فصلته |
Chloe halkla ilişkiler elemanımla ayarladı. | Open Subtitles | كلوي " نظمَته ونسقت مع وكيلِي الاعلامي" |