Bunun için öncelikle, sistemdeki kalan altını elde etmeleri gerekiyordu. | Open Subtitles | لفعل هذا، إحتاجوا للإستيلاء على الذهبِ الباقٍ في النظامِ |
Bazı ödemelerin arkasında o varmış, ama heykelden gelen parayı kalan hesabı kapatmak için kullanmış. | Open Subtitles | كَانَ عِنْدَهُ a مليون سياسة دولارِ. هو كَانَ وراء على البعض مِنْ الدُفْعات، لَكنَّه إستعملَ المالَ مِنْ النحتِ للدَفْع الميزان الباقٍ. |
Bu piyano, abimden bana yadigar kalan tek şey tabii kanepeye yerlere duvarlara ve merdivenlere bıraktığı DNA kalıntıları hariç ama onu klonlamayı düşünmediğimden, piyano ondan kalan tek şey oluyor. | Open Subtitles | أعني، هذا البيانو هو آخر ما تبقّى لي من أخي، باسثناء حمضهُ النووي الباقٍ على الأريكة و... على الأرضيّة... على الجُدران، على الأدراج... |