Şehir tasarımında çalışıyorum ve beklendiği gibi, çoğu şehir Yetişkinler tarafından tasarlanıyor. | TED | أعمل في مجال التصميم الحضري، وليس مفاجئًا أن غالبية المدن يُصمّمها البالغون. |
Yetişkinler birbirini çok ama çok sevdiğinde, sevgilerini birbirine göstermek isterler. | Open Subtitles | عندما يحبُ البالغون بعضهم كثيراً يريدون إظهار ذلك الحب والتعبير عنه |
- En azından uyuduğunu sanıyorum. - Yetişkinler beraber eve gider. | Open Subtitles | ـ على الأقل أعتقد أنه نائم ـ البالغون يذهبون للمنزل معاً |
Çocuklarımız eylemle tehdit ettiğinde toplumdaki pek çok yetişkin de çelişkideydi. | TED | وعندما هدد أطفالنا بالخروج، كان البالغون في مجتمعنا متضاربين. |
Büyükler gittiğine göre istediğimiz kadar yaramazlık yapabiliriz. | Open Subtitles | الان البالغون ذهبوا نحن نستطيع ان نكون اسوأ على كيفنا |
Ortaokul, siz çocuklukla gençlik arasındaki garip geçişi yaparken, Yetişkinlerin sizi kapattığı yerdir. | Open Subtitles | إنّه المكان الذي يضعكم به البالغون حيث الانتقال الصعب من الطفل إلى المراهق |
Yetişkinler daha doğal davranırlar, ve çocuklar diğer çocuklarla daha kolayca oynarlar. | TED | البالغون تصرفوا بطبيعية اكثر, وأصبح الاطفال يلعبون بسهولة مع بقية الاطفال. |
Sadece çocuklar da değil, Yetişkinler de oynar. | TED | ليس الأطفال وحدهم من يلعب ، البالغون أيضا يلعبون |
Ve Yetişkinler gibi düşünen bebekleri yapmak için o kadar çaba sarf etmemiz anlamlı geliyor. | TED | وإنه من المنطقي أن نبذل جهداً كثيراً لدفع الصغار ليفكروا كما يفكر البالغون. |
Orta yaştaki Yetişkinler istediklerini elde etmek için çok çalışırken, diğer Yetişkinler elde ettiklerini yok etmek için çok çalışıyor. | TED | يعمل البالغون الأكبر سنا بشدّة ليخسروا ما عمل متوسطو العمر من أجل كسبه. |
Yetişkinler endişelendiğinde etraftaki çocuklar da endişelenmeye başlıyor. | TED | عندما يقلق البالغون من الرياضيات. يبدأ الأطفال المحيطون بهم بالقلق، أيضًا. |
Bu yüzden evin içinde ışıkları açık bırakırlar. Yetişkinler rahatlatıcı bulur. | TED | وهذا هو سبب ابقائهم على الانوار مضيئة ولكن البالغون يجدون في هذا الصوت راحة |
Bu hastalıkla büyüyen Yetişkinler ise daha az üretken oluyor ve daha az kazanç sağlıyor. | TED | يتسم البالغون الذين يكبرون دون تناول الدواء بقدر أقل من الإنتاجية، علاوة على انخفاض دخلهم الشخصي. |
Ah, evet, sevgili çocuklarım çocuklar ve Yetişkinler için yılın en güzel günü Noel'dir. | Open Subtitles | نعم، أطفالي الأعزاء أجمل يوم في السنة للأطفال و البالغون هو الكريسماس |
Yetişkinler katedrale, çocuklar odalara. | Open Subtitles | البالغون إلى الكاثدرائيةِ ، و الأطفال في الداخل. |
Şaşırmadım. Yetişkinler sihre inanamaz. | Open Subtitles | هذه ليس مفاجئاً أغلب البالغون لا يؤمنون بالسحر |
Ernie, Yetişkinler, diğer yetişkinlerle çıkmayı sever. | Open Subtitles | الكبار البالغون يحبون مواعدة البالغون أمثالهم |
Böyle zamanlarda Yetişkinler bir arada yaşayabiliyor. | Open Subtitles | في مثل هذه الأوقات العصيبة فإن البالغون عادة يلتم شملهم |
Fakat yetişkin hayatındaki problemlerle karşılaşmaya başlandığı zaman bu yakaşım pek ilerlemiyor. | TED | لكن هذه المقاربة لا تفي بالمطلوب عندما تبدأ التعامل مع مشكلات من النوع الذي يواجهه البالغون. |
Yalnız yetişkin erkekler kadınlardan korkar. | Open Subtitles | يا سخيفة، فقط الرجال البالغون يخشون النساء. |
Hadi Büyükler yemek odasına geçsin çocuklar da mutfağa. | Open Subtitles | البالغون الى غرفة المائدة الاطفال الى المطبخ |
Yetişkinlerin yatakta yaptığı şeyi yaptı. | Open Subtitles | أثناء ذلك الشيئ الذي يقومون به البالغون بالسرير |