İkincisi, büyümenin, insan nüfusunu destekleyen mal ve hizmetleri bizlere sağlayan toprağa zarar vermeyecek şekilde gerçekleşmesi gerekiyor. | TED | وثانياً على هذا النمو أن يحصل بطريقة لا تضر الأرض التي تؤمن لنا البضائع والخدمات التي تدعم السكان من البشر. |
Günde 400 uçuş yapmıyoruz. Yüzlerce ton kargo, ilaç ve silah da taşımıyoruz. | Open Subtitles | ونحن حقا لا نقوم ب 400 رحلة أو ننقل 100 طن من البضائع |
Parayı topladıktan sonra, gitti ve malları getirmesini bekliyorduk. | TED | لذا بعد جمع المال، عندما غادر، كنا ننتظره ليجلب البضائع. |
- Altı yıl önce seni yük kaçakçılığından suçlamışlardı | Open Subtitles | منذ ست سنوات ,ارسلت الى المركب كانت البضائع مهربه |
mallar emin ellerdeyse onunla bir işimiz yok demektir. Onu camiaya teslim edeceğiz. | Open Subtitles | البضائع في يدٍ أمينة، ولسنا في حاجة إليه، لذا سنسلّمه إلى إتّحاد المافيا. |
Şuradaki liman var ya, geçen son beş senedir malların geldiği yer. | Open Subtitles | هذا الميناء هناك من هنا تأتي معظم البضائع في السنوات الخمس الأخيره |
Bildiğiniz gibi 1950 de tipik bir gemi 5,000 ila 10,000 ton arası mal taşırdı. | TED | هل تعلم أنه في عام 1950 كانت السفينة العادية تحمل ما بين خمسة الآف إلى عشرة الآف طن من البضائع. |
Demek oluyor ki, muhasebe kayıtlarıma göre keşif gezisinde şirkete borçlu olduğundan çok daha fazla mal almışsın. | Open Subtitles | ذلك يعني أن وفقاً لسجلاتي النقدية، إنّك أشتريت بعض البضائع للبعثة .أكثر مما أنت مدين بهِ للشركة |
Professor, firma ne tür mal satıyor? | Open Subtitles | أنظر إلى نوع البضائع التى يبعها الكازينو يا أستاذ |
Her yıl milyonlarca ton kargo gemisi bu nehir boyunca gider gelir. | Open Subtitles | كل سنة ، يتعرض ملايين طن من البضائع السفر صعودا ونزولا النهر |
Çoğunlukla rutin şeyler. Gemicilik numarası karşılaştırmaları ve gümrük beyannamesindeki kargo ağırlıkları. | Open Subtitles | معظمها اشياء روتينية كمقارنة ارقام شحنات البضائع واوزانها مع الوثائق الرسمية للجمارك |
Robotlar kargo taşımacılığında kullanılabilirler. | TED | الروبوتات يمكن استخدامها في نقل البضائع. |
Toplam toplumsal etki üzerinde en iyi performans gösteren tüketim malları şirketlerinin %11 prim değeri vardır. | TED | شركات البضائع الاستهلاكية التي تنجز الأفضل بشأن التأثير المجتمعي الكلي ترى علاوة تقييم بنسبة 11 نقطة مئؤية. |
Bu hasarlı malları satın alacağım anlıyor musun? | Open Subtitles | , أريد التحدث معه. سآخذ هذه البضائع المتضررة منه |
Bu yük treni her sabah 5'te mi geçer? | Open Subtitles | هل ذلك قطار البضائع يمر في الخامسة من كل صباح؟ |
Dün bana yük treninin, nadir olarak sabahın 5'inde geçtiğini söylemiştin. | Open Subtitles | لقد أخبرتني بالأمس أن قطار البضائع نادراً ما يأتي هنا في الخامسة صباحاً |
Ancak bu kaçak mallar sayesinde keyif çatıyor olmak da... değil mi? | Open Subtitles | يا لسعدنا، سنستمتع بكل هذه البضائع المهرّبة. الآن كلامك يبدينا كلصوص. |
O elebaşının en emin adamıdır - malların arasında yanlış bulunmamaktadır. | Open Subtitles | إنه بالتأكيد قائد تلك الحركة، و لايمكنني أن أخطئ بتمييز البضائع. |
Bu kadar bol miktarda malı bu kadar çabuk taşıtabilmesinden etkilendim. | Open Subtitles | أنا منذهل من قدرته على تحريك على مجموعة كبيرة من البضائع |
Son zamanlarda kimin ürün ve hizmetleri üç katına çıkarmamız gerektiği hakkında konuştuğunu duydunuz? | TED | من سمعتوه مؤخرا يتحدث عن أنه يجب علينا مضاعفة إنتاجنا ثلاث مرات من البضائع والخدمات؟ |
Ama yüzde 68 gibi büyük bir oran, eşya üretmek ve çoğumuzun her gün beklediği hizmetleri sunmak amaçlarından kaynaklanıyor. Tarım, ev işi ve inşaat gibi sektörler buna örnek. | TED | و لكن النسبة الأعظم تصل إلى 68 في المئة بغرض خلق البضائع و إيصال الخدمات و التي يعتمد عليها أغلبنا يوميا، في قطاعات مثل العمل الزراعي و العمل المنزلي والبناء. |
Farz edelim ki sen mallara göz kulak oluyorsun. | Open Subtitles | حسناً , لنفترض أنك أصبحت المسئول عن حراسة البضائع |
Sanırım bize satmalarına müsaade edilmeyen bazı ürünler var. | Open Subtitles | لديهم قائمة من البضائع لن يسمحوا . لنا بشرائها لأنها محظورة علينا |
Sonuç olarak yaptığın şey silah zoruyla yük çalmak. Bu çalıntı yükü, seninle hiçbir ilgisi olmayan piyasaya satıyoruz. | Open Subtitles | أنت تسرقون البضائع بالقوة ونحن نبيع البضائع للأسواق التي لن تتبعكم |
İnsanoğlunun elinde kendisine yüz yıl daha yetecek kadar malzeme var. | Open Subtitles | رجل سوف يظل يستخدم البضائع الفائضه لـ 100 سنه اخرى ... |
Geçtiğimiz 50, 60 sene içinde ise bitmiş ürünlerin hammaddeleştiğine tanık olduk. | TED | حسناً، ماذا حدث بعد ذلك خلال ال 50 إلى 60 سنة الماضية، هو أن البضائع أصبحت أكثر سلعية. |
Son kez Florida'ya gittiğimde, aklıma spor malzemeleri satma fikri gelmişti. | Open Subtitles | فكرت في فكرة فحيتة لبيع البضائع الرياضية |