YÜCE BABİL, Dünyadaki Nefret edilen şeylerin annesi. | Open Subtitles | بابل العظيمة , أم كل البغض على وجه الأرض |
Dilimizi öğrendi, Nefret ve şiddete tahammül etti ve mülkünü hak etti, çünkü evini Amy Foster'ın kalbinde bulmuştu. | Open Subtitles | تعلم لغتنا تحمل البغض والعنف وجنى الثمار، لأنه وجد منزله في آمي فوستر |
Analistim size böyle Nefret eder gibi reaksiyon göstermemi... sizi çok taktir ediyor olmama bağlıyor. | Open Subtitles | مُحلّلي يَقُولُ بإِنَّ علي ان أَرْدُّ عليك بمثل هذا البغض العنيفِ |
Bu sadece kilometrelerce yol kat ettikten sonra en yaygın afrodizyak ve karşılıklı Nefret ve küçümsemeyle dolmuş halde yaptığın sekslerden biri. | Open Subtitles | إنها مجرد علاقة عادية مع حبيب سابق تغذيها بأكثر العقاقير إثارة ، مع البغض والإزدراء المتبادل |
Zenginlik maskesini çıkartınca kendinizden Nefret edebilirsiniz. | Open Subtitles | .. إن عرّيت واجهة الثروة تلك فقد تجد البغض الذاتي |
Bu sadece kilometrelerce yol kat edip en yaygın afrodizyaklarla dolu, karşılıklı Nefret ve küçümseme içinde yaptığın sekslerden biri. | Open Subtitles | إنها مجرد علاقة عادية مع حبيب سابق يزودها أكثر المثيرات شيوعا البغض والإزدراء المتبادل |
İnkâr döneminin hemen sonrası ve Nefret evresinin biraz öncesi. | Open Subtitles | هو صحيحُ بعد مرحلةِ الإهْمال وفقط قبل مرحلةِ البغض. |
Ve bu bitkin çehre, asıl Nefret edilen şeyin kalbim olduğunu aksettiriyor ancak. | Open Subtitles | وهذا المظهر المحطم بالكاد يعكس البغض وهو قلبي |
Yani kendinden Nefret ederken nasıl üzüldüğün ve acı çektiğin gibi mi? | Open Subtitles | تقصدين مثل شعوركِ غارقة في حساءكِ السام من كراهية الذات و البغض و المرارة؟ |
Üzgünüm ama hayatımın geri kalanını Nefret ve dargınlık atmosferinde geçirmek için hazır değilim. | Open Subtitles | أنا آسفة, ولكنني غير مستعدة لعيش بقية حياتي في جو من البغض والاستياء |
İki ordu savaşıyor, biz bildik bileli iki taraf da birbirinden Nefret ediyor. | Open Subtitles | جيشان يتقاتلون , طرفين فى حالة من البغض على حد ما نستطيع أن نتذكر |
Zıplayan her şeye karşı bir Nefret. | Open Subtitles | البغض العشوائي لكل الأشياء التي تنط |
Mutsuzluğa ve kendimden Nefret etmeme neden oldu. | Open Subtitles | كانت بسبب البغض الذاتي و البؤس |
Kahrolasıca ve Nefret, küçük, sümüklü... | Open Subtitles | تبا لك ولكل البغض الذي تبغضيني لاجله |
- Doğru. - O dönem kendimden çok Nefret ediyordum. | Open Subtitles | وكان عندي الكثير من البغض لذاتي يومها. |
O resimden hep Nefret etmişimdir. | Open Subtitles | كنت دائم البغض لهذه الصورة |
Nefret başka nefretleri uyandırır. | Open Subtitles | البغض لا يولد الا بغض أكثر |
Nefret, aşka benziyor. | Open Subtitles | البغض يشبه إلى حد كبير الحب. |
Kocam Nefret dolu. | Open Subtitles | إنهُ بغاية البغض. |
Sheldon Tomlin'le son buluşmamızdan sonra izlenimcilerin sergisini iptal ettirdim ancak şimdi benden çılgınca Nefret eden bir kadına katlanmak zorundayım. | Open Subtitles | (بعد إنتهاء الإجتماع مباشرة، إتصلت بـ(شيلدون توملين وألغيت حجز العرض التجريدي والآن سوف أذهب لأذل نفسي لإمرأة تبغضني أشد البغض |