| Garajda sanki orada kalmak istedin gibi bir hava sezdim sanki. | Open Subtitles | ظننت أنني التقطت فيبي في المرآب وأنه ربما تودين البقاء هناك |
| Tamam, bak Orada kal. | Open Subtitles | كل الحق، أن ننظر، مجرد البقاء هناك. |
| Ya kaçıp kocama neler yaptığımı anlatırsın ya da burada kalıp ölürsün. | Open Subtitles | باستطاعتك إما أن تذهب الى زوجي وتخبره بما فعلت أو باستطاعتك البقاء هناك والموت |
| Bir bakıma mantıksız davrandığımı, orada kalmaya çalıştığını ve yaptığın şeyin neden iyi bir fikir olduğunu düşündüğünü anlayabilirim. | Open Subtitles | وأفهم أنّني كنتُ غير منطقية بشكل ما محاولة البقاء هناك... ولمَ إعتقدت أنّ فعل ما فعلته بدا فكرة جيّدة. |
| Burada kal. | Open Subtitles | ماذا؟ حسنآ عليك البقاء هناك |
| Kız kardeşini de arayıp ben dönene karada orada kalabilir misin diye bir bakmam lazım. | Open Subtitles | وعلي أن أتصل باأختكِ حتى أرى اذا يمكنكِ البقاء هناك حتى أعود |
| Dükkânda çalışmayı oldukça seviyorum ama sonsuza dek orada kalmayı da istemiyorum. | Open Subtitles | إنّي أحب العمل في المتجر تماما، لكني لا أريد البقاء هناك للأبد. |
| Orada kalın. | Open Subtitles | الرجاء البقاء هناك الرجاء البقاء هناك |
| Amerika'ya gittiysen orada kalman gerekirdi. Neden geldin ki? | Open Subtitles | إذا ذهبت إلى أمريكا كان يجب عليك البقاء هناك لماذا عدت ؟ |
| Bir süre orada kalması gerekecek. | Open Subtitles | عليه البقاء هناك لفترة من الوقت. لا تضىء النور. |
| Sorun yok. Sonsuza dek orada kalamaz. | Open Subtitles | لا بأس يا رجل, فلا يمكنها البقاء هناك للأبد |
| Şimdi de Beyaz Saray'da sizler için savaşıyor ve orada kalmasına yardım etmeliyiz. | Open Subtitles | ويقاتل من أجلكم الآن في البيت الأبيض ونريد مساعدته في البقاء هناك |
| Sakin olup, orada kalmak zorundasın, bizimle konuşmak zorundasın. | Open Subtitles | عليكِ أن تبقي هادئة وعليكِ البقاء هناك والتحدث إلينا إنهم داخل الكابينة |
| Son birkaç gündür orada kalmak o kadar acayip ki. | Open Subtitles | كان البقاء هناك الأيام القليلة الماضية حرجاً للغاية |
| Bütün gece orada kalmak istemiyorum. | Open Subtitles | لم أرغب فى البقاء هناك طوال اليوم |
| Lütfen Orada kal. | Open Subtitles | رقم من فضلك، مجرد البقاء هناك. |
| Nereye gidiyorduysan Orada kal. | Open Subtitles | أينما كانوا في طريقهم... مجرد البقاء هناك. |
| Yapılacak en iyi şey burada kalıp tailmatları beklemek. | Open Subtitles | أفضل شيء يكون البقاء هناك وانتظار التعليمات |
| Veya burada kalıp somurtmaya devam mı edeceksin? | Open Subtitles | أم أنك ستعمل البقاء هناك ونكد؟ |
| Bir bakıma mantıksız davrandığımı, orada kalmaya çalıştığını ve yaptığın şeyin neden iyi bir fikir olduğunu düşündüğünü anlayabilirim. | Open Subtitles | وأفهم أنّني كنتُ غير منطقية بشكل ما محاولة البقاء هناك... ولمَ إعتقدت أنّ فعل ما فعلته بدا فكرة جيّدة. |
| Kimse seni orada kalmaya zorlamadı ki. | Open Subtitles | لم يجبرك أحد علي البقاء هناك |
| Burada kal. | Open Subtitles | مجرد البقاء هناك. |
| Hala orada kalabilir miyim bilmiyorum. | Open Subtitles | لست موقنة أن بإمكاني البقاء هناك بعد الآن |
| Biri geri döndüğünde Yangpyeong villasındansa orada kalmayı tercih edebilirdi, ikinci nedeni de bu. | Open Subtitles | ،عندما يعود شخص ما رُبما تُفضل البقاء هناك عن البقاء في فِـيلا "يانغ بيونغ"، هذا هو السبب الثاني |
| Siz ikiniz Orada kalın yoksa sizi vodkayla yıkayıp yakarım. | Open Subtitles | كنت اثنين البقاء هناك أو أنا دش لكم مع الفودكا و أضرموا النار في . |
| İçlerinde olacaksin diye her gece orada kalman gerekiyor diye bir kural yok. | Open Subtitles | لا قاعدة تقول أنّ عليك البقاء هناك كلّ ليلة لتكوني متورّطة |
| O yüzden orada kalması gerekmiş. | Open Subtitles | بذلك ، انها حصلت على البقاء هناك. |
| Onu kullanacaksan sonsuza kadar orada kalamaz. | Open Subtitles | نعم، هذا صحيح لكن ليس بإمكانه البقاء هناك للأبد إذا كنت ستستعمله |
| Şimdi de Beyaz Saray'da sizler için savaşıyor ve orada kalmasına yardım etmeliyiz. | Open Subtitles | ويقاتل من أجلكم الآن في البيت الأبيض ونريد مساعدته في البقاء هناك |