Bildiğim tek şey, Cuma öğlen beni Boğaziçi Köprüsünün altında bekleyecek olması. | Open Subtitles | كل ما أعرفه الأن أنها ستكون منتظرة تحت جسر البوسفور نهار يوم الجمعة |
Boğaziçi, Süveyş kanalı arası gemicilik firmalarımla ilgilendi. | Open Subtitles | لقد أشرف على عملياتي للشحن من مضيق البوسفور حتى قناة السويس |
Bu İstanbul. Boğaziçi. Avrupa solunda, Asya ise sağında. | Open Subtitles | "هذه "إسطنبول جسر البوسفور يصل بين أوروبا وآسيا |
Şu boğaz havasını içime çekmeden, uyuyamadım. | Open Subtitles | لا أستطيع النوم قبل تنشق هواء "البوسفور" |
Amerikan Konsolosluğu, Galata'daki Sinagogu iki ayrı boğaz köprüsü ve bulunduğumuz yer, metro.. | Open Subtitles | القنصلية الأمريكية معبد "غالاتا" اليهودي في استنبول... وكلا جسري البوسفور... وهنا ، في نفق مترو. |
Hem bu aşamada hem kuşatma sırasında Konstantiniyye'ye yapılabilecek yardımları engellemek için boğazın kontrolünü bir an evvel ele geçirmeliyiz. | Open Subtitles | يجب أن نسيطر على هذا المضيق... المترجم: يقصد مضيق البوسفور. |
Hem bu aşamada hem kuşatma sırasında Konstantiniyye'ye yapılabilecek yardımları engellemek için boğazın kontrolünü bir an evvel ele geçirmeliyiz. | Open Subtitles | يجب أن نسيطر على هذا المضيق... المترجم: يقصد مضيق البوسفور. |
Boğaziçi'nde onu arıyordum. | Open Subtitles | كنت أبحث عنه في مضيق البوسفور. |
Boğaziçi'nde onu arıyordum. | Open Subtitles | كُنت أبحث عنه في (البوسفور) |
"Donanma, boğaz'a çıktı. | Open Subtitles | بات الأسطول البحري في "البوسفور" |
Buna "boğaz" deniyor. | Open Subtitles | يسمى هذا (البوسفور) |