| Tatlım ben sana okul günleri geç saatlere kadar dolaşma demedim mi? | Open Subtitles | أتذكر يا عزيزى , لقد اخبرتك لا يمكنك التأخر ليلاً فلديك مدرسة |
| Endişeye mahal yok, Smallville. geç olması hiç olmamasından iyidir. | Open Subtitles | لا تتعب نفسك، سمول فيل التأخر خير من لا شيء |
| Umarım bu kronik geç kalma alışkanlığınız önümüzdeki yıl da devam etmez. | Open Subtitles | آمل ألا تكون عادتكم الموثوقة في التأخر مستمرة معكن حتى السنة المقبلة. |
| Nereden bildin? Geldim! geciktim, affedin. | Open Subtitles | حسناً لدي حاسة سادسة وها أنا هنا ، أعتذر على التأخر |
| Geciktiğim için üzgünüm tatlım. Taksi bulamadım. | Open Subtitles | اسفة يا عزيزتي على التأخر لم استطع ايجاد سيارة |
| İşe geç kalmaktan nefret edersin. Bu seni rahatsız edecek. | Open Subtitles | انتِ تكرهين التأخر عن العمل لابد من ان هذا يضايقك |
| Gelin, plana göre devam edelim, geç kalmak olur kabalık. | Open Subtitles | تعالوا, تخلفنا عن الجدول نكون نحن ليس من الادب التأخر |
| Şimdi de toplantıya geç kalabiliriz. Patronumuz nasıl biridir bilirsiniz. | Open Subtitles | ونحن على وشك التأخر عن الرئيس تعرف كيف تصبح طباعه. |
| Şimdiyse gece geç gelme ve sabah erken çıkmalara döndük. | Open Subtitles | و الآن فقد عدنا الى التأخر ليلا و النهوض مبكرا |
| Arkadaşlarının bir adım önde olmasını sağlamak için bilgileri bize geç ilettiğini düşünüyor. | Open Subtitles | يظن أنّك تعمدت التأخر بالإفصاح عن المعلومات التي لديك، لتسمح لأصدقائك بأن يتقدمونا |
| Senin kadar küstah ve modern olmayan diğer kızlar hiç şüphesiz bir dakika bile geç kalsa bunu sorun ederler. | Open Subtitles | فتيات أخريات أقل جرأة, وأقل تَحضُر بلا شك أيتها الآنسة قد يُسبب لهن مشاكل بسبب التأخر لدقيقة واحدة فقط |
| Biraz düzelt hadi. İlk gün geç kalmamam lazım. Haydi. | Open Subtitles | عدله، لايمكنني التأخر في يومي الأول، هيا |
| İlk gününüzde okula geç kalmamalısınız. | Open Subtitles | أنتما لا تريدا التأخر علي أول يوم بالمدرسة |
| Ama şimdi gitmem lazım. Daha geç kalamam. | Open Subtitles | لكن علي الذهاب، لايمكنني التأخر أكثر من ذلك |
| Hadi Kerry, okula geç kalmayalım. Hadi! | Open Subtitles | هيا بنا كيري , لا نريد التأخر عن المدرسة , هيا لننطلق |
| Hep geç kalan ve verilen işi bile zamanında yapmayan | Open Subtitles | حسناً .. إنه التأخر كالعادة وعدم أداء العمل جيداً كما أنها لم تحصل على التوقيع عندما قامت .. |
| Doktor acele etsen iyi olur! ben sınavlara geç kalmayı sevmem! | Open Subtitles | تحرك أيها الطبيب لا أحب التأخر على الاختبار |
| Üzgünüm geciktim. Trafik tam bir şirretti. | Open Subtitles | آسفة على التأخر ، لقد تأخرت كان المرور صعباً حقاً |
| - Kusura bakma, geciktim. - Hoş geldin, doktor. | Open Subtitles | ـ آسف على التأخر ـ ها أنت ذا، أيها الدكتور |
| Geciktiğim için üzgünüm. Trafiğe takıldım. | Open Subtitles | مرحباً، أعتذر على التأخر فقد كان الزحام كبيراً |
| Tabi buna %6 Gecikme faizi ve usul harcı eklenecek | Open Subtitles | مع الستة بالمئة من التأخر في التسديد واضافة الى الاجور الاجرائية |
| Güzel Sandra'yı bekletmek istemem. | Open Subtitles | كلا ، لا أريد التأخر عن ساندرا الجميلة |
| Beklettiğim için üzgünüm. | Open Subtitles | آسفة على التأخر |
| Beklettiğimiz için çok üzgünüm. Şimdi gelir. | Open Subtitles | آسفون على التأخر سيستغرق بضع دقائق |
| - Home Improvement programını kaçırmak istemiyorum. - Kapa çeneni, Amber. | Open Subtitles | انا لا اريد التأخر عن تحسين المنزل اصمتي , أمبير |
| Gecikmeli kira, evimizi yakmak için bir sebep değildir. | Open Subtitles | التأخر بدفع الإيجار ليس سببًا لحرق منزلنا. |
| Şu an sizinle konuşamam, gecikmemem gereken bir iş var. Yani şayet siz... | Open Subtitles | لا يمكنني الحديث إليكِ الآن لأن لدي ... موعداً لا أستطع التأخر عنه، لو أنه يمكن أن |