Sanki ona acımamız için tasarlanmış bir plan. özellikle de senin. | Open Subtitles | يبدو تقريبا انه مصمم لتوليد التعاطف على وجه التحديد معك أنت. |
- Bir reklam ödülü kazanmalı demiyorum ama özellikle elma odaklı reklamlar için bir ödüle aday olabilir elbette. | Open Subtitles | أنا لا أقول بأن عليه أن يفوز بجائزة الإعلانات.. ولكنه من المؤكد بأنهُ سيُرشّح لإعلانات التفاح على وجه التحديد. |
Fakat en önemlisi, örgütleme yetenekleri sayesinde topluluğa kendini sevdirmişti, çünkü topluluğu ve özellikle kadınları, ihtiyaç duyulan her şeye çözüm bulmak için örgütledi. | TED | و لكن الأهم، كانت محبوبة من المجتمع بسبب مهارات تنظيمها، لأنها نظمت المجتمع، وعلى وجه التحديد النساء، لإيجاد الحلول إلى أي شيء كان مطلوبًا. |
kesin olarak söylemek zor komutanım. Henüz onaylanmadı. | Open Subtitles | من الصعب التحديد الآن يا سيدى لم يتم تأكيد شىء حتى الآن |
Başka taramalara daha ihtiyacımız var, beynini tam haritasını çıkarmak için. | Open Subtitles | نحن بحاجة لعمليّة فحص أخرى على وجه التحديد ، خريطة دماغك |
Otomatikman ve belirli bir biçimde antibiyotiklerin nasıl kullanıldığını bize Söylemesi için verileri toplayan bir sistem kurabiliriz. | TED | يمكن أن نبني أنظمة لجمع البيانات لتخبرنا تلقائياً، وعلى وجه التحديد كيف يجري استخدام المضادات الحيوية. |
özel bir grubu inceleyelim: iki taraflı simetrik hayvanlar. | TED | لننظر في مجموعة واحد على وجه التحديد: الحيوانات ذات التناظر الثنائي. |
Şey, yani, kesin olarak bana söylemediler ama onlar burada değiller ve onlar yokken de ben burada kalıyorum. | Open Subtitles | حسنا ، أعني لم يقولو لي على وجه التحديد ، لكنهم بعيدون ، وهذا ما أفعله عندما يكونو بعيدين |
Bu durumu özellikle mobilde gözlemleyebilirsiniz. | TED | وترون هذا في أجهزتكم المحمولة على وجه التحديد. |
Kanye bana özellikle Tanrı olmak istediğini söylemedi. | TED | لم يخبرني كاني على وجه التحديد بأنه رغب أن يكون إلهً؟ |
Bunu yaptığınız zaman, hemen fark edeceksiniz ki tüm zamanınızı, insanla makine arasındaki arayüz üzerinde özellikle de etkileşimdeki sürtüşmeyi kaldırmak için harcamışsınız. | TED | عندما تفعل ذلك ،ستلاحظ بسرعة أنك أمضيت كل وقتك على الواجهة بين الإنسان والآلة، وعلى وجه التحديد تصميم البعد عن الاحتكاك في التفاعل. |
hayatımda örnek aldığım insanlar özellikle de erkekler hakkında düşünmeye başladım. | TED | فكرت في الكثير من الناس، علي وجه التحديد الكثير من الرجال في حياتي الذين أتطلع لهم. |
Diş doktorları, optometristler, psikologlar ve belki de özellikle veterinerlere karşı... | TED | أتحدث عن أطباء الأسنان والمتخصصين في البصر و علم النفس، ولكن ربما أطباء الحيوانات على وجه التحديد. |
Ve özellikle, bir yazar olmak bile kesinlikle istemiyordum. | TED | وفجأة لم أرغب حتى في أن أكون كاتبة على وجه التحديد. |
- söylemek zor. Ağrı zamanla değişiyor. | Open Subtitles | من الصعب التحديد درجات الألم تتنوع مع الوقت |
- söylemek zor. Ağrı zamanla değişiyor. | Open Subtitles | من الصعب التحديد درجات الألم تتنوع مع الوقت |
Şu anda söylemek zor, ama bir envanter hazırlamaya çalışıyoruz. | Open Subtitles | صعب التحديد في هذه النقطة لكننا نقوم بأفضل جهودنا في الجرد |
İşte tam olarak bu sebepten dolayı araştırmaya devam etmeliyiz. | Open Subtitles | ولهذا على وجه التحديد, لماذا نحن بحاجة إلى مواصلة التحقيق |
Ama belki kızınızın tam olarak tutulduğu yeri tespit edebilirim. | Open Subtitles | لكن قد أكون قادراً على التحديد بدقة الموقع المُتواجدة فيه. |
İşte 10 yıl sonra... Aslında tam olarak 12 yıl sonra buradaydım. | Open Subtitles | بعيداً كنتُ، وبعد عشر أعوام بل اثني عشر عاماً على وجه التحديد.. |
Söylemesi güç. Karım saat 1 sularında meme vermişti. | Open Subtitles | يصعب التحديد زوجتي أرضعته حوالي الواحدة |
Aslında, bana... özel bir atıf yok. | Open Subtitles | حقاً , هناك لا, إشارة إلى ذلك على وجه التحديد |
kesin olarak restoranın isminden bahsetmiyor. Lokasyonu da belirsiz gibi. | Open Subtitles | حسناً ، مثل ، أنه لا يذكر على وجه التحديد |