Demek istediğim aslında çok sıkı çevre düzenlemeleri olmayan yerlerden petrol ithal ederken aynı zamanda sızıntı ihraç ediyoruz. | TED | أنا أعني، لقد صدرنا حوادث التسرب في الأساس عندما نقوم باستيراد النفط من أماكن ليس فيها قوانين منظمة للبيئة |
Ben ulaşmadığını söyledim ama her zaman sızıntı ihtimali vardır. | Open Subtitles | إنّ الجواب نعم، لكن هناك دائما كمية معينة من التسرب. |
Hepsi de Mayıs ayında, sızıntı bazı yerlerde kıyılara ulaşmaya başlamışken körfezdeydiler. | TED | وهي تصل الى الخليج في شهر يونيو انه الوقت الذي بدأ فيه التسرب النفطي بالوصول الى السواحل |
Büyük bir tükürük bu basınçta küçük bir sızıntıyı iyice yavaşlatır. | Open Subtitles | قد تغلق شق التسرب مؤقتا إلى حد كبير تحافظ على الضغط. |
Boğulacak seviyeye gelmeden sızıntıyı kesecek vaktimiz var. | Open Subtitles | آشلي ، هناك وقت لنوقف التسرب قبل أن يزداد لدرجة تجعلنا نقلق من أن نغرق |
Bu Sızıntının nerede olduğunu anlamamız gerektiğini düşünüyorum tam olarak nerede başladığını bilmeliyiz. | TED | ولكن اعتقد انه يتوجب علينا ان نفهم في البداية من اين بدأ ذلك التسرب |
San Andreas Gölü hemen üzerimizde. sızıntı ondan. Her an su basabilir. | Open Subtitles | بحيرة "سأن أندريس" فوقنا مباشرة،الكثير من التسرب ممكن أن تغمرنا بأي لحظة |
Eğer toprak bu kadar zamandır kirlenmiş ise sandığımızdan daha fazla sızıntı yapan kutular var demektir. | Open Subtitles | إذا كانت التربة ملوثة على هذا البعد الكبير فلا بد من أن التسرب قد أدرك عدداً أكبر مما اعتقدنا من الحاويات |
Ve bu sızıntı senin endişeleneceğin en son şey, biliyor musun? | Open Subtitles | وليس التسرب الذى أقل ما تقلق بشأنه، أتدرى؟ |
sızıntı! Bir solucan var! Biri şebekemize girmiş! | Open Subtitles | هذا التسرب,ذلك الخطأ,هناك متسلل على الشبكه |
Yerdeki sızıntı, sorunun ilk ipucuydu. | Open Subtitles | و يحوله للون بني,التسرب على الرصيف أول دليل أن لديك مشكلة |
Rudi kimyasal inceleme yaptı. Rapora göre bu sızıntı durdurulmazsa AFSP okyanusa ulaşacak. | Open Subtitles | رودي لدية مواد كيميائية هنا ويقول ان التسرب لا يتوقف |
Yangından kendimizi korumak için tünelin bir bölümünü... çökertmeye ve sızıntıyı kesmeye çalışacağım. | Open Subtitles | ما سأحاول أن أفعله هو أن أقوم بتفجير جزء من هذا الإنبوب حتى يحجزنا بعيداً عن النيران و نحاول أن نسد هذا التسرب |
sızıntıyı tıkamaya çalıştım, ama suyun altında bir yerlerde. | Open Subtitles | حاولت ان اتجنب التسرب لكنه ظهر فى قاع الغواصة |
Elindeki hemen hemen boştu, yine de ağız çevresindeki sızıntıyı analiz edebildim. | Open Subtitles | هذا تقريبا خاوي و لكني استطعت تحليله التسرب حول الفوهة |
Sadece duvarımdaki sızıntıyı tamir etmek istiyorum. Hepsi bu. | Open Subtitles | أنا فقط أريد إصلاح التسرب في حائطي,هذا كل مافي الأمر |
Bunların bir Sızıntının yol açtığı nemden kaynaklanmadığını görmek isterdim. | Open Subtitles | أنا أريد التأكد من أن الصوت ليس صادرا عن الرطوبة نتيجة التسرب البنائي |
Sızıntının arkasındaki izolasyon vanasını bul ve kapat. | Open Subtitles | ستجد صمام العزل خلف هذا التسرب .حركه لاسفل ستفعل ذلك ؟ |
Ya da evinizde sürekli bir su sızıntısı sorunu var. Ama ev onları tamir ediyor, süzüyor vesaire. | TED | و بيوتكم تتعامل مع التسرب في كل الأوقات لكن إصلاحهم. هو تجفيفهم و من ذلك القبيل. |
Elimizdeki kanıtlara göre, hem Inulat Körfezindeki sızıntıya... hem de dün 101 numaralı istasyondaki patlamaya... sabotajlar neden olmuştur. | Open Subtitles | لدينا الآن أدلة على ان حادثي التسرب وانفجار المحطة 101 امس كان نتيجة لعمل تخريبي |
Yapışkan maddeyi test ettim ve altın saatin sızıntısını içeren kokain izleri buldum. | Open Subtitles | لقد فحصتُ المادّة اللزجة، ووجدتُ آثار للكوكايين تتفق مع التسرب من ساعة اليد الذهبيّة |
Ne yani, bir mucize eseri gökyüzünden yere bir melek inip... her yıl okyanuslarınıza 350 milyar ton petrolun sızmasını... durduracak mı? | Open Subtitles | اتظنين ان ملاكاً سيهبط بمعجزة من السماء ويمنع 350 بليون طن بترول من التسرب الى المحيط كل عام؟ |
Bu arada, şu zemin katındaki Akıntı vardı ya, gelecek hafta başı tamir etmesi için birini yollayacaklarmış. | Open Subtitles | بالمناسبة, بشأن ذلك التسرب في السرداب سوف يرسلون شخصاً آخر للعمل على ذلك, ابتداءً من الأسبوع القادم |
Dışişlerine komünist bir sızıntıdan öyle korkuyorlar ki bir dükün şarap mahzenini tercih ediyorlar. | Open Subtitles | إنهم قلقون من التسرب الشيوعي ويفضلون وضعها في قبو الدوق |
Ancak bu ona musallat olan bilgi sızıntılarını görmezden geleceğim demek değil. | Open Subtitles | لكن هذا لا يعني أني عمياء عن التسرب والفساد اللتان تعاني منهما |
- Bu, kılcal damarları tıkayacak. | Open Subtitles | هذا سيمنع التسرب |