"التعاسة" - Translation from Arabic to Turkish

• mutsuzluk
• mutsuz
• sefil
• mutsuzluktan
• mutsuzluğa
• sefalet
• perişan
• hüzün
• mutsuzluğu
• eziyetleri
• mutsuzluğun

Onun için iyi olmadığımı, O'na sadece mutsuzluk getireceğimi.
بأنني غير مناسب لها وسأجلب لها التعاسة فحسب

mutsuzluk ve aptallıkla her yerde başa çıkmaya hazırlıklısın.
واصبحت مؤهلة للتعامل مع التعاسة والغباء فى كل مجال 49 00: 05:

Acı çekince mutlu olursun ama açı çekmek insanı mutsuz eder.
تشعرين بالسعادة، ثم تبدأ المعاناة، والمعاناة هي سبب التعاسة.

sadece bir avuç sefil, gelişi güzel tek gecelik ilişkiden başka birşey değil.
مجرد سلسلة من التعاسة وقفت على ليلة واحدة نمت معه

Bana hayat veren sensin. mutsuzluktan bahsetmeyeceğim.
انت الذي منحتني حياتي انا لن اتحدث عن التعاسة

Açlığa ve mutsuzluğa yol açıyorsa en iyi elbisede bile hiçbir güzellik yoktur.
لا يوجد جمال في أفضل الثياب اذا كانت تسبب الجوع و التعاسة

Sadece işaret biz her ikisi gücüne sahip oluşturmak için sefalet.
إنّما أشير أنّ لكلانا القدرة على خلق التعاسة.

Çünkü bu işi kabul ettiğimden beri birbirimizi perişan ediyoruz.
لانني منذ استلمت هذه الوظيفة و نحن نسبب التعاسة لبعضنا

mutsuzluk kafanda yarattığın bir şey. Hiç hatırlamıyorum.
التعاسة يا بيتا هي حالة عقلية أنا لا أذكر ذلك فعلاً

O kadar çok mutsuzluk yaşadım ki. Artık daha fazla acıyı kaldırmam.
لقد رأيت الكثير من التعاسة لاأستطيع أن أتحمل الألم أكثر

Etrafındaki herkese ve herşeye mutsuzluk getiren sadece kendini düşünüp, insanları kullanan bencil bir pislik.
كان علي أن أكون متلاعب ، أناني وغدٌ متكبر جلب التعاسة لكل شيء ولكل شخص

Eğer NTAC'ın bodrumlarında kaybolursa, etrafta bir çok mutsuz insan olacaktır.
لو أنه يختفي في الردهة لبعض الوقت ممكن أن يبتعد هناك عن التعاسة التي حوله

Tüm hayatı mutsuz ve umutsuzdu
وكانت جميع حياته مجموعة من التعاسة والشقاء

Bana rüyasını merak ettiğini söyledi elini elimin üzerine koydu bana evde ne kadar mutsuz olduğunu anlattı ve olaylar böylece gelişiverdi.
اخبرني اني كنت في احلامه ووضع يده على يدي و اخبرني كم يعاني من التعاسة في البيت

Hepsini seni sefil bir hayattan kurtarmak için yaptım, olmadığın biri olmaya çalışacaktın.
فعلت كل هذا لأنقذك من حياة من التعاسة و الادعاء انك شخص لست هو حقيقة

Hayatım boyunca yapmak zorunda olduğum şeyleri yaptım ve bunlar hayatımı daha sefil yaptı sadece.
طوال حياتي، كنت أفعل الأشياء التي يجب فعلها ولم تسبب لي سِوا التعاسة

mutsuzluktan kaçınmak, mutluluğa giden yol değildir.
تجنب التعاسة لن يصل بنا ألى السعادة

6. mutsuzluktan KAÇINMAK MUTLULUĞA GİDEN YOL DEĞİLDİR
تجنب التعاسة لن يصل بنا ألى السعادة

Ben mutsuzluğa yol açmıyorum. Onu tedavi ediyorum, aynı senin gibi.
أنا لا أسبب التعاسة أنا أستجيب لها، مثلُك تماماً

sefalet yanına arkadaş arar, değil mi?
أعتقد أن التعاسة تُسيطر على الشركة ؟

Son 10 günde ne kadar perişan olduğuma dair bir fikrin var mı?
هل لديك أي فكرة عن التعاسة التي عشتها في اخر عشر أيام؟

Biraz düşük seviye hüzün zamanı.
الحق. حان الوقت لبعض التعاسة على مستوى منخفض.

Çünkü evlenirsen, ailen, onları hayal kırıklığına... uğratamadığın için duyduğun mutsuzluğu daima bilecek.
لأنه إذا كان لديك ، سوف الآباء يعرفون دائما من التعاسة أن تشعر أنك ل عدم التمكن من نخيب آمالهم.

Benim çekmek istemediğim eziyetleri çekmemi istiyor.
إنه يريدني أن أعاني من التعاسة التي لا أريد أعانيها

John ile tanışmak büyük mutluluğun keşfi ve büyük mutsuzluğun yok edilmesiydi.
كان لقائي بجون بمثابة إكتشاف قمة السعادة وأيضا القضاء على التعاسة الكبرى،