Gerçek şu ki, ırkçılık Birleşik Devletler'deki bazı ırk gruplarını sistematik olarak dezavantajlı duruma getiren gerçekten hileli bir sistem üretiyor. | TED | الحقيقة هي، أن التمييز العنصري يُنتج نظامًا فاسدًا يُطبق الحرمان المنهجي على بعض الفئات العرقية في الولايات المتحدة. |
Sadece 13 yaşında olabilirim, ama ırkçılık yasasının nasıl yürüdüğünü öğrendim. | Open Subtitles | أنا لا أتجاوز الثالثة عشرة و لكن التمييز العنصري قد فعل فعلته |
Otobüse binip ...ırkçılığı sonlandırmak için Güneydoğu Eyaletleri'ne gittiler. | Open Subtitles | وقاداها إلى أقاصي الجنوب لإنهاء التمييز العنصري. |
ayrımcılık hiç medeni değil. Bu kadar basit. | Open Subtitles | التمييز العنصري غير حضاري , بهذه البساطة |
Şimdi Barack Obama'nın başkan seçilmesinin ırk ayrımcılığının sonsuza kadar bitirdiği anlamına geliyor diyecek olan insanların olduğunu biliyorum, doğru mu? | TED | أدرك أن هنالك من يدعي أن انتخاب براك أوباما لرئاسة الولايات المتحدة تشير إلى نهاية التمييز العنصري للأبد، أليس كذلك؟ |
Affınıza sığınıyorum, fakat ırksal kimlik üstünkörüden uzaktır. | Open Subtitles | أستميحك عذرا لكن الهوية الجنسية بعيدة كل البعد عن التمييز العنصري |
Ve bu ırkçılık yüzünden bir siyahi kişinin beyaz üniversitesindee mutlu olması mümkün değildir. | Open Subtitles | و بسبب التمييز العنصري سيكون من المستحيل أن يكون زنجيا سعيداً في جامعة جنوبية اليوم |
Bu ülkedeki harika gelişmeye karşın, ırkçılık... halen çok canlı. | Open Subtitles | ... و على الرغم من هذا ... التقدم الأعظم في هذا البلد، التمييز العنصري ما زال حياً |
İnsanların hayatına müzik ve sevgi aşılayarak ırkçılığı ve nefreti tedavi edebileceğine inanıyordu. | Open Subtitles | لقد كان يؤمن بأنه في إستطاعته علاج التمييز العنصري و الكراهية الشديدة علاجاً بمعنى الكلمة عن طريق إدخال الموسيقى و الحب داخل حياة الناس |
De Klerk hayatı boyunca ırkçılığı savunmuş bir adam. | Open Subtitles | إن "دي كليرك" مستمر مدى الحياة مدافعا عن قضية التمييز العنصري |
De Klerk'in aksine, kardeşi ırkçılığı kınıyor. | Open Subtitles | ، "مختلف عن "إف دبيلو . إنه على سجل إدانة التمييز العنصري |
Bunların neden yaşandığını biliyorsunuz. Öz ayrımcılık. | Open Subtitles | أنت تعرف سبب حدوث هذا، التمييز العنصري الذاتي. |
Sosyal kurumlarda ayrımcılık olduğuna işaret eden kurumsal bir ayrım var. | TED | وهناك تمييز عنصري على المستوى المؤسسي أيضاً، والذي يشير إلى التمييز العنصري القائم في اجراءات وعمليات المؤسسات الاجتماعية. |
Özürlü kişilere ayrımcılık yapmak. Burası halka açık bir eğlence yeri. | Open Subtitles | التمييز العنصري ضدّ شخص ٍ معاق ٍ |
Fakat ırk ayrımcılığı artık en belirgin formunda ve Amerika bunda kesinlikle en iyisi. | TED | ولكن التمييز العنصري هو الشكل الأبرز، والله يعلم أن أمريكا هي الأفضل على الإطلاق فيه. |
Mahkemenin cinsiyet ayrımcılığı ya da ırk ayrımcılığını gördüğü çerçeve tek taraflıydı ve çarpıtılmıştı. | TED | الإطار الذي كانت تعتمد عليه المحكمة التمييز بين الجنسين أو التمييز العنصري كان متحيزًا ومشوّهًا. |
Konuşabileceğimiz kadar çok rastgele insanla konuştuk ve ırk hakkında yüzlerce hikâye topladık; bu hikâyeler ırksal adaletsizliğin, ulus genelinde kendi yaydığımız bir salgın olduğu ve şimdi ise bunun anlaşılamadığı veya bundan kurtulunamadığı ile ilgiliydi. | TED | تحدثنا إلى أكبر عدد من الناس عشوائياً، وجمعنا المئات من القصص الشخصية عن العرق. قصص كشفت أن التمييز العنصري مشكلة شائعة نشرناها بأنفسنا والآن لا يمكننا أن نعترف بها أو نتخلص منها. |
Beni Jim Crow'dan fazla korkutuyor. | Open Subtitles | يخيفني أكثر من التمييز العنصري. |
Onu çocukları ırkçılıktan korkutmak için kullanıyoruz. | Open Subtitles | حصلنا عليه من مشعل تحت شعار التمييز العنصري لأن النعام يضع رأسه تحت الأرض |
Farklı ırklardan öğrencilerin olduğu sınıf ve aktivitelere katılan gençlerin ırkçı önyargılarının azaldığına dair çalışmalar var. | TED | وهناك دراسات من خلالها المراهقين الذين يشاركون في فصول وأنشطة متاكملة عرقياً يخفضون التمييز العنصري لديهم. |