Yani erkekler kıdemleri sayesinde üreme başarısını artırıyorlarsa otomatik olarak erkekler arasındaki kıdem hırsına kapılıyorlar. | TED | فإذا استطاع الذكور تعزيز نجاحهم في التناسل من خلال تصنيفهم المرتفع، ستطمح تلقائياً لأن تنال تصنيفاً عاليا ًبين الذكور. |
Yeniden dirilişin yok olmasıyla Saylon ırkının doğal üreme sayesinde hayatta kalabilecek olması onları korkutuyor. | Open Subtitles | إذا كان السيلونز يلدون فبإمكانهم البقاء طبيعياً عبر التناسل |
üreme çok kötü bir fikir. Kesinlikle üreyeyim deme. | Open Subtitles | التناسل هي فكرة سيئة للغاية لا تقم بالانجاب ابدا |
Güzel, kuvvetli kancıklar. Tam çiftleşme veya tarla işi yaşındalar. | Open Subtitles | بغايا جميلات و متناسقات الطول بعمر التناسل أو العمل |
Ama aileleri ile birlikte çitlerin ardında kapana kısıldıklarında aynı soydan çiftleşme, hayatta kalmaları adına en büyük tehdit haline geliyor. | Open Subtitles | لكن حين يُحتجز خلف سياج مع أقاربه يصبح التناسل الداخلي أخطر التهديدات على بقائه |
Meclis içinde yapılacak en iyi aktivite üremek. | Open Subtitles | التناسل هو الفعل الأكثر رواجًا في معشرنا. |
Ama bak 23 dereceye ayarlı optimum yumurtlama sıcaklığı. | Open Subtitles | ولكن أنظري لقد وضع على درجة 72 درجة التناسل الأمثل |
Bir anne olarak bu üreme sezonundaki yükümlülüklerini yerine getirdi. | Open Subtitles | بالنسبة لموسم التناسل هذا انتهت واجباتها كوالدة |
Cinsel birleşme, üreme doğum kontrolünü ve nasıl seks yapacağınızı. | Open Subtitles | الجماع، التناسل وكيفية استخدام موانع الحمل والجماع الآمن |
Rahmi yırtılırdı. Evet. üreme organlarınız yırtılırdı. | TED | كان يمكن ان تمزق اعضاء التناسل .. |
Onun doğumu üreme alanındaki bir devrimdir. | TED | أحدثت ولادتها ثورة في طب التناسل |
Dinleyin, 37 yaşımdayım. üreme sorunlarım var. | Open Subtitles | أنا 37 عاما، أنا تحدى التناسل. |
Cinsel yoldan üreme, efendim. | Open Subtitles | عن طريق التناسل الطبيعى يا سيدى |
üreme sağlığı yeterli miktarda. | Open Subtitles | و جهاز التناسل صحي كالأدلة الوافرة |
Zaman ve akıntının hayatın nihai şekillendiricileri üreme, göç, hatta ölümün bile aynı tekerin telleri olduğu gökkubbede olması gerektiği gibi dönen. | Open Subtitles | حيث الزمن والمد يعتبرا المُشكل النهائي للحياة، حيث التناسل والهجرة وحتى الموت يسلكوا نفس الطريق، الذي يجعل المدخل إلى السماء فقط الطريق الذي يجب أن يُسلك. |
Sayıları çok az ve aynı soydan çiftleşme uzun vadede korkunç bir durum. | Open Subtitles | هذه الجمهرة صغيرة، و آثار التناسل الداخلي على المدى البعيد خطيرة |
Altın antiloplar, çiftleşme mevsiminde dağın yüksek yamaçlarında toplanırlar. | Open Subtitles | هو يشق طريقه إلى قمة الجبل لفصل التناسل |
Ha, senin şu çiftleşme meselesinden haberin yok tabii! | Open Subtitles | صحيح، تقصدين التناسل |
- Fakat büyüklerimiz bize rıza gösterirse üremek isteyeceğim birkaç hanım geliyor aklıma tabii. | Open Subtitles | لكن بوسعي التفكير ببضع آنسات لن أمانع التناسل معهن بعد أن يعطينا آباؤنا مباركتهم. |
Buna biz üremek diyoruz. | Open Subtitles | أو ما نُطلق عليه التناسل. |
yumurtlama mevsimi tam bir bolluk zamanıdır. | Open Subtitles | موسم التناسل هو وقت وفرة |