Fakat asıl problem bunun doğru olması, çünkü işgücümüzde aşırı bir çeşitlilik eksikliği var, özellikle de etki alanlarında. | TED | والمشكلة هي إن هذا صحيح نوعا ما لأن هناك نقصاً شديداً في التنوع في عمالتنا، خاصة في مواقع المؤثرة. |
Ve bu da iş gücümüze zarar veren çeşitlilik yetersizliğine neden oluyor, özellikle de etki alanlarında. | TED | وهذا ما ينتج الضرر السخيف في نقص التنوع في قوانا العاملة، خاصة في مناطق النفوذ. |
Buradaki davranışta çok fazla çeşitlilik görebilirsiniz. | TED | يمكنكم أن تروا الكثير من التنوع في السلوك هنا. |
Ve sistemde çok fazla çeşitliliğe ihtiyacımız var, elimizdekinden fazlasına ve eğitimci merkezli organizasyonlara ihtiyacımız var. | TED | ونحن نحتاج لمزيد من التنوع في نظام التعليم أكثر مما نمتلك، والمزيد من منظمات المعلمين المركزية. |
Slim ve arkadaşları ülkedeki çeşitliliği göstermek için ülkenin dört bir yanına yüzlerce fotoğraf yapıştırdılar. | TED | سليم وأصدقائه جالوا عبر البلاد وألصقوا مئات الصور في كل مكان لإظهار التنوع في البلاد. |
Ama tüm bu yaşam çeşitliliğinin dört genetik harfin sonucu olması inanılmaz. | TED | ومن الملفت للنظر أن كل التنوع في الحياة ناتجٌ عن هذه الأحرف الوراثيّة الأربعة. |
çeşitlilik hakkında işte öğrendiklerimizin gerçek dünyada da yaptıklarımıza, düşüncelerimize ve söylediklerimize yansıdığı bir yer. | TED | وتخيل مكانًا حيث الدروس التي نتعلمها عن التنوع في العمل تتحول حقًا إلى الأمور التي نقوم بها، نفكر بها ونقولها خارج العمل. |
(Gülüşme) Emlerin ayrıca yaşam temellerinde daha çok çeşitlilik vardır. | TED | (ضحك) لدى إمز المزيد من التنوع في بناء وتنظيم حياتها. |
Bildiğiniz gibi, söylediklerinde bazı haklı noktalar olsa da, kendi eko halkalarında kıstırılmış durumdalar, köhnemiş fikirleri yeniden dolaşıma sokuyorlar, bakış açılarında çeşitlilik oluşmuyor, kendi bakış açılarını da iyi sunmuyorlar. | TED | كما تعلمون، عادلة كما كانت بعض نقاطهم، كانوا لا يزالون محاصرين في غرف الصدى الخاصة بهم، إعادة لوجهات نظر قديمة عفا عنها الزمن أبدا الحصول على التنوع في المنظور، لا تجعلها مستديرة في نظرتهم للعالم. |
Hayatımıza çeşitlilik eklemek zorundayız sadece bilgi değil ilişki çeşitliliği da. | TED | يجب أن ندخل التنوع في حياتنا... ليس فقط معلومات بل علاقاتٍ متنوعة. |
Bu broşürde oldukça çeşitlilik söz konusu. | Open Subtitles | الكثير من التنوع في هذا الكتيب |
Yeni proteinler yapabilmek heyecan verici çünkü doğadaki çeşitliliğe rağmen evrim yalnızca mümkün olan proteinlerden çok küçük bir sayı bize sundu. | TED | إنه لمن المثير أن تكون قادرًا على صنع بروتينات جديدة لأنه وعلى الرغم من التنوع في الطبيعة، فإن التطور يتنمّط في جزء ضئيل من عدد إجمالي للبروتينات |
İşe alımda çeşitliliğe gittiğinizi görüyorum. | Open Subtitles | أرى أنك إخترت التنوع في التوظيف. |
Ortak "evet"imizde anlaşmaya varmak, böylesi bir çeşitliliğe sahip grupta, çok acılar görmüş tarih bağlamında, çok da kolay olmadığını söylemeliyim. | TED | وعلي أن أخبركم أن اتفاقنا على "نعم" مع وجود هذا التنوع في الخبرات وعلى خلفية العديد من الأحداث المؤلمة لم يكن عملًا سهلًا. |
Daha çok, bütün değişkenliklerimi kucaklamama izin vermek ve benliğimdeki çeşitliliği beslemem ile ilgili. Ve sadece kendi çevremi de değil. | TED | إنه يتعلق بشكل أكثر بالسماح لنفسي باحتضان جميع التغييرات الممكنة لذاتي وصقل التنوع في داخلي وليس فقط حولي. |
Asıl nokta şu ki birlikte farklı yaklaşımların çeşitliliği evrimin getirdiği hemen hemen her şeyle başa çıkabilir. | TED | المغزى من هذا هي أن هذا التنوع في المناهج المختلفة يستطيع التعامل نسبيا مع أي شيء تَمَكَّن التطور من الرَّمي به. |
Büyük bir şehirde yolda yürürken insanlardaki çeşitliliği görerek hayrete düşüyorsunuz. | TED | عندما تمشي في اي شارع في مدينة كبرى ، ستحس كما لو انك كنت مسافرا وستندهش من مدى التنوع في اجناس البشر |
Verilerimiz gösteriyor ki, cinsiyet çeşitliliğinin yenilikçi olmada etkisi olması için, liderligin %20'den fazlasının kadın olması gerekiyor. | TED | تظهرُ بياناتنا بأن لدى التنوع في نوع الجنس تأثير على الابتكار، فتحتاجون ليكون لديكم ما يزيد عن 20% من االنساء في الإدارة. |