Freud, karısının farkında olmadan yaptığı şeyleri arar. İstemeden sergilediği davranışları. | TED | لكنه كان يبحث عن الأمور التي تقوم بها زوجته لا إراديّا، سلوكات لا واعية. |
Bedenlerimizin yaptığı veya yapmadığı şeyler hakkında utanç duymamayı aşılayan bir toplumda yaşadığımızı hayal edin. | TED | تخيلوا عالمًا حيث يمكننا العيش في مجتمعٍ يعلّمنا ألا نشعر بالخزي بشأن الأشياء التي تقوم بها أجسادنا أو لا تقوم بها. |
O halde, bakterilerin yaptığı iyi şeyleri mi düşünmek istiyorsunuz? Yoksa bakterilerin yaptığı kötü şeyleri mi? Aklımızı kurcalayan ilk soru | TED | وبالتالي، السؤال من مختبرنا هو اذا ماكنتم تريدون التفكير في الموضوع ككل الامور الحسنة التي تقوم بها البكتيريا، او الامور السيئة |
Yaptığın o şeyleri nasıl Yaptığın hakkında hiçbir fikrim yok. | Open Subtitles | ليس عندي أي فكرة عن كيفية قدرتك على القيام ببعض الأشياء التي تقوم بها |
İşinin dışında Yaptığın tüm işler yüzünden işini kaybedebilirsin. | Open Subtitles | قد تخسر عملك بسبب كل ، الاعمال الاخري التي تقوم بها هنا بجانب عملك |
Yaptığın o şeyleri nasıl Yaptığın hakkında hiçbir fikrim yok. | Open Subtitles | ليس عندي أي فكرة عن كيفية قدرتك على القيام ببعض الأشياء التي تقوم بها |
Sadece kızın çıplakken yaptığı bazı şeyler sorun. | Open Subtitles | وإنما يستاء من بعض الأفعال التي تقوم بها وهي عارية. |
Kitabındaki kızın yaptığı herşeyi yapıyor musun? | Open Subtitles | هل تقومين بكل الأشياء التي تقوم بها الفتاة التي في الكتاب؟ |
FBK'nin burada yaptığı şaklabanlıkları anlatmak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | الممتعة التي تقوم بها الوكالة العلمية الفدرالية هنا |
Ve bunca yıl bana destek olan sevgili Margaret'im her şeyi çekip çeviren kocalar çalışırken karılarının yaptığı işleri yapan. | Open Subtitles | و مارغريت الرائعة وقفت معي كل هذه السنوات الاشياء التي تقوم بها النساء لأزواجهن في العمل. |
NSS'in yaptığı her şey yasa dışıydı. | Open Subtitles | جميع الأعمال التي تقوم بها وكالة الــــ أن أس أس غير قانونية |
Tecrübelerime göre başkalarının bize yaptığı şeyleri bizim başkalarına yaptığımız şeylerden daha çabuk atlatırız. | Open Subtitles | في مجال خبرتي تتحسن حالتنا من ألأمور, التي تحدث لنا, بشكل أفضل من الأمور التي تقوم بها لغيرنا |
Bu da bizim gerçek beyinlere ve nörolojiye de ve özellikle bilgisayarların performansından hâlâ üstün olan beynimizin yaptığı şeylere ilgi duymamızı sağlıyor. | TED | وهذا مايجعلنا مهتمين بالدماغ الطبيعي وعلم الأعصاب علي حد سواء، ونهتم بشكل خاص بالأمور التي تقوم بها أدمغتنا والتي ما تزال متفوقة جداُ علي أداء الحواسيب. |
Eğer kanseri geri çevirmek istiyorsanız yapmanız gereken, içe dönüp kanserin gelişmek için dayandığı içsel çevreyi tahrip etmektir, ve bu kliniklerin yaptığı da budur. | Open Subtitles | فإذا أردت أن تعكس السرطان، مالذي ينبغي عليك فعله حقيقة هو أن تدخل لهناك و تُفسد البيئة الداخليّة التي يعتمد عليها السرطان لينمو و هذه هي الطريقة التي تقوم بها هذه العيادات. |
- Onun yaptığı türdeki gazetecilik için değil. | Open Subtitles | ليس لنوع التقارير التي تقوم بها |
Yaptığın hareketlere bak bir adamım. Kendi alanlarında çok iyiler. | Open Subtitles | تفقد الحركات التي تقوم بها يا رجل إنها تدور في مدارها الخاص |
İnsan vücudu Yaptığın şeylere uygun değil. | Open Subtitles | جسم الانسان لم يصنع للأشياء التي تقوم بها |
Laptobunla Yaptığın numaralara bakılırsa bilgisayar konusunda uzmansın, değil mi? İlgiliyimdir. | Open Subtitles | كلّ هذه الطقطقة التي تقوم بها بحاسوبكَ، أنتَ خبير بالحواسيب، أليس كذلك؟ |
Sirk, Yaptığın numaradan ibaret değildir. | Open Subtitles | السيرك ليس عبارة عن الأفعال التي تقوم بها |
Zaten Yaptığın bir sürü şeyi yine yapıyor olacaksın. | Open Subtitles | في الواقع, سوف تقوم بالكثير من نفس العمليات التي تقوم بها الآن. |