Bu şekilde, herbiri adına bir karıncası olan tek aile biz olabiliriz. | TED | ونحن قد نكون الأسرة الوحيد التي لها نملة سميت لكل واحد منا. |
Bence mantıklı olan bir sürü şey her zaman doğrusu değildir. | Open Subtitles | أعتقدُ أن الكَثيرُ من الأشياء التي لها معنى ليست دائما صحيحة |
FBI'ın, sizinle bağlantılı olan yasa dışı bir dizi potansiyel işlemlerden bilgisi var. | Open Subtitles | المباحث الفيدرالية على علم بعدد العمليات الغير قانونية المحتملة التي لها صلات بكِ |
Bu özellikle boşta çalışma kapasitesi olan şeyler için güçlü bir fikir. | TED | الفكرة قوية فعلا للأشياء التي لها طاقة غير مستخدمة عالية. |
Gerçekten önemli olanlarındaki gibi. | Open Subtitles | التي لها أهميه فعلا |
Soru şu: Görünüşte benzer ekonomileri ve müesseseleri olan ülkeler neden tamamen farklı tasarruf tutumları sergiliyorlar? | TED | وهو: لماذا الدّول التي لها مؤسّسات و اقتصاد متشابهة, على ما يظهر تظهر سلوكات توفيريّة مختلفة جذريّا؟ |
Bu, bu tür hibrid yapısı olan malzemelerin geliştirilmesi için çalışan tüm bir alanın oluşmasına yol açtı. | TED | وهذا أدى حقيقة إلى حقل كامل، يقوم بالنظر إلى المواد المتطورة التي لها هذا النوع الهجين من البنية. |
Şimdi sizlere bu tür yapısı olan malzemeler ürettiğimiz özelleştirilebilen iki örnek gösteriyorum | TED | هنا سأقوم بعرض مثالين فقط حيث قمنا بصنع بعض المواد التي لها هذا النوع من البنية، حيث يمكننا تفصيل ذلك كما نريد. |
Ve açıkça söylersek, biliyorsunuz, insanlar değeri olan şeyler için para öderler, değil mi ? | TED | وبكل صراحة الناس مستعدون لدفع ثمن الاشياء التي لها قيمة ، أليس كذلك؟ |
Parlak olan yıldızlar, bildiğimiz dış gezegenlere sahip olan yıldızlar. | TED | والنجوم البارزة هي تلك التي لها كواكب خارجية معروفة |
Sizin hayatınızda gerginlikle ilgili olan şeylere bakmaya başlarsınız. | TED | وتبدا في النظر للاشياء التي لها علاقة بتوترك |
Aynı şey müon ve tau adında daha ağır kardeşleri olan elektronlar için de bulundu. | TED | ووجد الشيء نفسه بالنسبة للإلكترونات، التي لها شقيقان أثـقـلُ يُدعيان الميوون والتاو. |
Imajlar dunyasina girip kimlik catismasi icinde olan konularda uretmek istedim. | TED | أردت أن أخذ ذلك الى عالم الصور، وأنا قررت أن أجعل الأشياء التي لها نفس الهوية تتصارع. |
Bu bizim yaptığımız ilk cihazdı, şimdi ise birazdan analatacaklarımla ilgili olan ikinci dileğim hakkında konuşacağım. | TED | وهذا هو الجهاز الأول الذي صنعناه، و سأتحدث عن أمنيتي الثانية، التي لها علاقة بهذا. |
Bilinçli nefes kontrolü olan türler sadece dalış yapan hayvanlar ve dalış yapan kuşlar. | TED | المخلوقات الوحيدة التي لها القدرة على التحكم الواعي بالتنفس الحيوانات الغواصة، و الطيور الغواصة |
Haiti ya da Dominik Cumhuriyeti'nin nüfusunun yarısına sahip olan Porta Riko her iki ülkeye göre daha aydınlık. | TED | كل من هذه البلدان هي مظلمة بالمقارنة مع بورتوريكو ، التي لها نصف عدد سكان مثل هايتي أو جمهورية الدومينيكان. |
İletişim ve bilgiye birden fazla kanalla erişimi olan ülkelerin belli bir avantajı var. | TED | والآن، كما قلت في هذا الزمن، الدول التي لها قابلية للوصول لمختلف قنوات الاتصال والمعلومات لديها ميزة لصالحها. |
Bu şehirde insanları kızdırabilecek resmi belgesi olan 10,000 kişiden birisi. | Open Subtitles | هو أحد حوالي 10,000 شخص في البلدة التي لها رخصة رسمية لإزعاج ناس. |
Dilinde halka olan şu iğrenç sürtükle. | Open Subtitles | اعني هذة الفتاة القذرة التي لها حلق في لسانها |
Gerçekten önemli olanlarındaki gibi. | Open Subtitles | التي لها أهميه فعلا |