O Cennet'ten değil, Cehennem alevlerinin içinden geldi. | Open Subtitles | إنها ليست الجنّة التي أتى منها، بل أتى مباشرةً من اللهيب النتن للجحيم. |
19 yaşımda, David bana Cennet Koyu'nda evlenme teklif etti. | Open Subtitles | عندما كنت فى 19، ديفيد تقدّم لي على اللّسان في خليج الجنّة |
Peki öldüğümüzde, sen vicdanına uyduğun için cennete gittiğinde... bense vicdanıma uymadığım için cehenneme gittiğimde, cemaat ruhuyla bana katılır mısın? | Open Subtitles | وعندما نموت وتذهب أنت إلى الجنّة لإنك اتّبعت ضميرك وأذهب أنا إلى النار لِأنى خالفته هل ستأتى معى على سبيل الصُحبة؟ |
Seni cennete kadar uçurur. | Open Subtitles | أنت يُمْكِنُ أَنْ تَذْهبَ إلى الجنّة بهذا. |
Orada onunla ilgileneceğimizi cennette yemeğini yiyip, lazımlığına yaptığından emin olmak için. | Open Subtitles | سنعطيه أخبارها وسنعتني به أنه يأكل جيداً حساءه ويقضي حاجته في الجنّة |
Hepimizden 30 metre yukarda, sarhoş, ve cennetten bir adım uzakta... herzamanki gibi sarhoş halde asılı duruyor. | Open Subtitles | إنه فوقنا بـ100 قدم سكران، سكران كالمعتاد معلّق بقدم واحدة من الجنّة لقد إنتهى أمره |
"O ki seni cennetin zirvesinden cehennemin derinliklerine atmıştı!" - Becer onu! | Open Subtitles | هو الذي رماك من قمة الجنّة إلى أعماق الجحيم |
Böyle bir cenneti yaratmak için dünyanın dört bir yanından altın topladı. | Open Subtitles | جمع أطناناً منه من حول العالَم لبناء هذه الجنّة على ظهر السّفينة. |
19 yaşımda, David bana Cennet Koyu'nda evlenme teklif etti. | Open Subtitles | عندما كنت فى 19، ديفيد تقدّم لي على اللّسان في خليج الجنّة |
Seni günahlarından arındırmama izin vermezsen Cennet'e nasıl gideceksin? | Open Subtitles | كيف تتوقع دخول الجنّة ما لم تدعني أغفر لكَ خطاياكَ؟ |
Ama sizin menziliniz nere ise orayı severiz. Bize o yol Cennet görünür. | Open Subtitles | لكنّ المكان الذي تختاره لنا للقتال فيه هو الجنّة بالنسبة إلينا |
Öteki tarafı yok ederek Cennet ile dünyayı bir araya getirdiğinin farkında mısın? | Open Subtitles | أتدرك أنّك لمّا تدمر الجانب الآخر ستجمع شخصيًّا بين الجنّة والأرض؟ |
Topluluğunuzun bir Cennet olmadığını söylediniz ama öyle. | Open Subtitles | تقولين أن مجتمعكم ليس جنّة، إلّا أنّه الجنّة عينها. |
Hayatınızı yaşarsınız ve iyi biriyseniz cennete ya da nirvanaya filan ulaşırsınız. | Open Subtitles | وبأنّ المرء يقضي عمره، فإن كان صالحاً دخل الجنّة أو السعادة القصوى أو أيّاً يكن |
Madem ölünce cennete gideceğiz, Tanrı önce burada olmamızı neden istiyor? | Open Subtitles | إذا كلنا نَذْهبُ إلى الجنّة عندما نَمُوتُ، ثمّ الذي يَعمَلُ الله أردْنا هنا أولاً؟ |
Cidden, uzak ormanın birinde Tanrı nedir bilmeyen ve asla cennete gidemeyecek zavallı vahşinin biri olabilirdi. | Open Subtitles | حقا.. هي يمكن أن تكون كالوحوش في الغابة البعيدة تلك التي لا تعرف سيدها والتى لن تذهب إلى الجنّة أبدا. |
-katiller cennete gitmez it. | Open Subtitles | شروق الشمس؟ القتلة لا يَذْهبونَ إلى الجنّة. |
Son gününde onun yanındaydım. Ve o kesinlikle cennette değildi. | Open Subtitles | كنتُ معها في يومها الأخير، وبالقطع لم تكُن في الجنّة. |
Vaftiz edileceksin. cennette sonsuz huzur bulacaksın. | Open Subtitles | سأعمّدكَ وستنعم بالمجد والسكينة الأبديّة في الجنّة |
Müslümanlar bu taşın cennetten geldiğine inanır. | Open Subtitles | المسلمون يؤمنون بأن هذا الحجر جاء من الجنّة |
İzin verin, cennetten bir huri gelsin ve dinlendirsin sizi. | Open Subtitles | دعني أجهّز لك حورية من الجنّة لمساعدتك على الارتياح |
Gerçekten muhteşemdi. cennetin bahçesinden bir resim gibiydi. | Open Subtitles | ولقد كان مُذهلاً بحقّ، أقصد أنّه قطعة من الجنّة. |
Elbette ki, burası bir inekler cenneti, değil mi? | TED | وبطبيعة الحال ، كان هذا بمثابة الجنّة بالنسبة لطالب مثابر، أليس كذلك؟ |
cesaretlerinin ödülü cennettir. | Open Subtitles | وشجاعتهمُ مصدرُها هي بأنّ عُروشهم الذهبيّة تنتظِرهمُ في الجنّة |
"Cennetteki bir tapınak yolumuzun üzerinde olsun." | Open Subtitles | اهدنا الصراط المستقيم إلى معبدٍ في الجنّة |
İyi giden işlerde bir terslik mi var Albay? Yardımına ihtiyacım olabilir Pope. | Open Subtitles | هل هنالك مشكلةٌ صغيرة في الجنّة أيها العقيد ؟ |