Bu, bilginin kendi kendine izanlı olup, ona ihtiyaç duyduğumuzda biz aramak zorunda kalmadan bize geldiği bir dünya. | TED | إنه عالم حيث المعلومات نفسها أصبحت ذكية، وتأتي إلينا تلقائيا عندما نكون في حاجة إليها دون الحاجة إلى البحث عنها. |
Bunun sürekli elektrik veya odada bir tıbbi çalışana ihtiyaç duymadan bile olabileceğini hayal ediyorum. | TED | أتخيل إمكانية حدوث ذلك دون الحاجة إلى مصدر كهربائي دائم، أو وجود متخصص طبي في الغرفة. |
Ve üçüncüsü, o herhangi bir destek veya kösteğe ihtiyaç duymayan düşük maliyetli olmalıydı. | TED | وثالثاً، يجب أن تكون تكلفتها مناسبة دون الحاجة إلى دعم حكومي أو وصاية. |
Acaba krallığın, hanemin verdiği askerlere altına ve buğdaya ihtiyacı kalmadı mı artık? | Open Subtitles | هل توقف التاج فجأة عن الحاجة إلى الجنود والذهب والقمح الذي تمدّه عائتلي؟ |
Bu, görsel istihbarat yazılımının onda ilgi öğeleri arama ihtiyacı duyacağı anlamına gelir. | TED | وهذا يعني الحاجة إلى برامج ذكية للتحليل المرئي لإتمام عملية المسح للعناصر ذات الأهمية. |
Tecrit yanlılarından, küresel dayanışma ihtiyacını öğreneceğiz. | TED | ومن الانعزاليين، سنتعلم الحاجة إلى التضامن العالمي. |
Tüm bunlara ne gerek vardı? | Open Subtitles | وما الحاجة إلى كل هذه الدراما؟ |
Yani bu at arkadaşın giysilere neden ihtiyaç duyulduğunu anlamıyor muydu? | Open Subtitles | هل تريد أن تقول أن صديقتك الفرسة لم تفهم الحاجة إلى الثياب ؟ |
Yerçekimsiz bir ortamda bacaklara neden ihtiyaç duyalım ki? | Open Subtitles | ما الحاجة إلى الأرجل في بيئة خالية من الجاذبية. |
O insani yardıma ihtiyaç duymuyor. Kaos, sadece onun gücünü artırdı. | Open Subtitles | ليست لديه الحاجة إلى المعونات الإنسانية إنه يريد إستمرار الفوضى في بلاده حتى يتمكن من تعزيز موقفه |
Eğer ihtiyaç olursa sana Kirli Harry, sen misin diyecek? | Open Subtitles | في حالة الحاجة إلى تشخيصه :سيقول لك أتحسب نفسك المحقق هاري؟ |
Paraya ihtiyaç duymasını ve hatta uyuşturucu kuryesi oluşunu bile anlıyorum. | Open Subtitles | أفهم الحاجة إلى المال. حتى أنّي أفهم كونه مُهرّب مُخدّرات. |
Hiç şüphesiz ki, siz de yatırıma ihtiyaç olduğunu takdir edersiniz. | Open Subtitles | أكيد أنه حتى أنتِ تقدرين الحاجة إلى الإستثمار. |
Belki bir halata ihtiyaç duymanın nasıl olduğunu bilmiyorsundur Zach. | Open Subtitles | ربما لا تعرف كيف هي الحاجة إلى خط حياة يا زاك |
İnşaat malzemeleri ihtiyacı ve enerji-elektrik ihtiyacı. | TED | الحاجة إلى مواد البناء والحاجة إلى الكهرباء والطاقة. |
Kökler, yağmur suyu drenajına ve su dağıtım şebekelerine olan ihtiyacı düşürüp seli de önlerler. | TED | تساعد الجذور على منع الفيضانات، مع تقليل الحاجة إلى تصريف العواصف ومحطات معالجة المياه. |
Açık bir emir komuta zincirine ihtiyacı anlamayacak kadar uzak kalmış değilsin, değil mi? | Open Subtitles | أنت لا تفهم الحاجة إلى وجود تسلسل قيادي واضح |
Onu ölümüne götüren haftalar boyunca, tıbbi tedaviye ihtiyacı olduğu bariz olmasına rağmen hastaneye yatırılmasını sağlamadı. | Open Subtitles | وفي الأسابيع التي قادتها إلى موتها عندما كانت بأشد الحاجة إلى الرعاية الطبية فضل غي أخذها إلى المستشفى |
Ve son olarak buraya gelme ihtiyacını duyduğun için üzgünüm. | Open Subtitles | وأخيرا، وأنا آسف أن شعرت الحاجة إلى النزول هنا. |
Obama başkan olduktan sonra sektörde reform ihtiyacını dile getirdi. | Open Subtitles | هو ما تسبب فى هذه الفوضى بعد استلام الرئيس أوباما للسلطة تكلم عن الحاجة إلى أعادة تشكيل القطاع الأقتصادى |
Tüm bunlara ne gerek vardı? | Open Subtitles | ما الحاجة إلى كل ذلك؟ |
Bu yeri satmana ne gerek vardı? | Open Subtitles | ما الحاجة إلى بيع هذا المكان؟ |